21 Mayıs 2011 Cumartesi

How to Make an American Quilt (1995)


Evlilik nedir? Bir insanla neden onca yıl aynı hayat paylaşılır? Hayatta yapmak istediklerimiz, olduğumuz insan veya olmak istediğimiz insanın ilişkilerimize etkisi nedir?
Bu tür "hayati" sorulara dolanmış gibi görünen How to Make an American Quilt, daha ilk dakikalarında kahramanımızın hayata ciddi yanlışlarla başlamış olmasıyla açılıyor. 24 yaşının tüm zerafetini üzerinde taşıyan bir Winona Ryder'ın boncuk boncuk gözleriyle hayat verdiği Finn Dodd, hippi annesinin babasıyla olan boşanması ve neticesinde devamlı sevgili değiştirmesi şeklinde gelişen hayat felsefinden ilhamla, evliliğe ve bağlanmaya inanmayarak büyümüş. Bu durumun psikolojik etkileri de 26 yaşında devamlı yüksek lisans tezini değiştirme ya da bitirememe şeklinde kendini gösteriyor. Üstüne o yaz birlikte yaşadığı erkek arkadaşının evlenme teklifi gelince, kendini bir anda çocukluğunu geçirdiği eve - büyükannesi ve büyükteyzesinin yaşadığı eve- giderken buluyor.
Finn'in çocukluğunda büyükteyzesinin evinde toplaşıp yorgan yapan teyzeler, artık yaşını başını almış, bembeyaz ihtiyarlara dönmüşler. Ama hala kendi ilginç harmonilerinde yorgan yapmaya devam ediyorlar. Hem de bu kez Finn için evlilik yorganı hazırlıyorlar. Konusu evlilik olunca da yorgan desenlerinin her biri, ona eli değen her bir kadının evliliğine, aşklarına, yaşadığı hayata dair birşeyler içeriyor. Ne olursa olsun kardeşliklerinin değerini anlayan Glady ve Hy, aşkı ve özgürlüğü kızında bulan Anna ve onun Paris yaralısı kızı Marianna, bir sanatçıyla evli olmanın zorluğuna katlanmış Em, sert mizaçlı Sophia ve hayatının adamını yeni kaybetmiş Constance. Finn'in tereddütleri, kafa karışıklıkları, tez bitirme uğraşları sırasında her bir kadının ona yardım edebilmek adına yaptığı konuşmalar sırasında da hepsinin kişisel tarihine yolculuk ediyoruz. Zaman zaman güzel hazırlanmış dönem görüntüleri eşliğinde aşka, evliliğe, hayata dair çeşitli hikayeler dinliyoruz.

Film, yavaş ama emin adımlarla ilerlerken tempo çoğu zaman düşmesine rağmen yine de güzel bir seyirlik haline gelmiş. Ancak toparlayamadığı yer, ne söylemek istediği konusu. Yani her evlilik aldatıcı mıdır? Her erkek terk mi eder? Bağlanmak yanlış mıdır? Her bir ayrı hikayede bunları anlatıp, sonunda cevap konusunda izleyiciyi merakta bırakıyor. Tek cevabını verdiği soru, Finn'in de filmin sonunda yaptığı tercihle gösterdiği, aşığınla mı yoksa en iyi arkadaşınla mı evlenirsin sorusu.
Cevapsız, kafa karıştırıcı ama güzel bir kadın filmi. Üstüne bir de iyi oyunculuklar, arada görünen Dermot Mulroney ile ufak ama gönül alıcı şirinliğiyle Jared Leto ve Winona...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...