Sabit Uyarı: Bu ibarenin olduğu her bir film anlatısı-incelemesi,önceki senelere aitti.O yüzden "yok spoiler dı,yok efendime söyleyim film kritiğiydi başıydı sonuydu", yer alabilir, içinde geçebilir, birşeyler olabilir. Ben anlamam, demedi demeyin.
Aile kurmak zor zanaat. Ne yapacağına, nasıl yaşayacağına veya belki de nasıl yuvarlanıp gideceğine karar vermek daha da zor zanaat.
Burt ve Verona'nın öyküsü de bir anlamda bu sorularla boğuşmalarının eğlenceli, sıcak, bolca da komik versiyonlarından biri. Dağınık ama telaşsız, dertsiz bir ev görüntüsünden şişmiş bir karın görüntüsüne geçişle başlıyor film böylece. Burt ve Verona 30larını yarılamak üzere iki sevgili. Aslında tam bir "birlikte hayat" kurmuşlar, sadece evli değiller. Burt'e kalsa hemen evlenecekler ama Verona istemiyor. Sadece evliliği gerekli görmüyor. Burt sigortacı, Verona ise kendi çizim ajansı gibi bir şeyde çalışıyor. Hamileliğinin altıncı ayında Burt'ün ailesi Belçika'ya yerleşeceklerini söyleyince, tüm plan alt üst oluyor. Verona'nın anne-babası ölmüş (neden bilmiyoruz), bu yüzden bebeği büyütürken yanlarında olacaklarına güvendikleri büyükanne ve büyükbaba figürü de gideceklerini söyleyince çiftimiz bir parça umutsuzluğa bir parça da kendilerini sorgulama durumuna düşüyorlar.
Bunun sonucunda da onları şu an yaşadıkları yere bağlayan bir şey kalmadığını anlayıp, çocuklarını nerede büyütmek istediklerine dair düşünmeye başlıyorlar ve yollara düşüyorlar. Verona'nın eski patronunun yanına Phoenix'e, Verona'nın kız kardeşinin yanına, Montreal'deki üniversite arkadaşları bir ailenin yanına ve en son olarak da karısı tarafından terk edildiğini haber verdiği için apar topar Burt'ün erkek kardeşinin yanına Miami'ye uzanan yollarında tuhaf hatta kaçık insanlarla, nasıl çocuk yetiştirileceğine dair saçma sapan deneyimlerle, dünyanın adaletsizliğiyle, ilginç aile tipleriyle, terk etmenin ya da edilmenin çirkin yüzüyle karşılaşıyorlar. Yolla birlikte yeni şeyler görüyorlar, yeni tecrübeler ediniyorlar ama hep aynı kalıyorlar. Çünkü hikayenin başından beri birbirine aşık, birbirinden asla kopmayan bu çiftin farkında olmadan anlatmaya çalıştığının da aslında bu olduğunu görüyoruz. Onlar kendilerinin düşündükleri gibi beceriksiz ya da çuvallamış değiller, değişmelerine, değiştirmelerine gerek yok çünkü zaten dünyaya getirecekleri çocuk için de birbirleri için de mükemmeller.
Yönetmen Sam Mendes sakin ama tablo gibi yol görüntüleriyle yolculuğu aktarıyor film boyunca. Burt ve Verona'nın aşkınıysa tutkulu ya da aksiyonlu bir halde almıyoruz bünyemize. Onlar kadar sakin, onlar kadar gerçek ve samimiyet dolu olarak hissediyoruz. Başrollerde The Office'den bilinebilecek John Krasinski ile Saturday Night Live'ın en yeteneklilerinden Maya Rudolph var. Ama yetenekli oyuncular geçidi film boyunca Catherine O'Hara, Jeff Daniels, Maggie Gyllenhaal ve Josh Hamilton gibi isimlerle sürüyor. Away We Go bir buçuk saatlik, sıcak, sakin, gülümsetici ve belki bir parça da düşündürücü bir film. George Harrison'ın filmde duyulan sesinin söylediği gibi "Tell me, what is my life without your love,Tell me, who am I without you, by my side".
Bu arada soundtrackinin de ayrı bir güzel olduğunu söylemek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder