Çember içinde çember...Hypatia ve öğrencileri, Serapium'un yanıbaşındaki sınıflarında Mısır'ın tozlu taşlarında otururlarken buna anlam vermeye çabalıyorlar. Dünyamız evrenin merkezindeyse ve diğer gezegenler de onun etrafında dönüyorlarsa nasıl oluyor da bu gezegenlerin parlaklıkları ve büyüklükleri değişiyor? Ya da boşluğa bıraktıkları bir mendil yere doğru düşerken onları da böylesine yeryüzüne bağlayan ne? Tabiki henüz ne Kepler ne Newton doğmuş, ne de Galileo kör olmuş. Oturdukları yerden henüz yeterince kirlenmemiş, yapay ışıklarla mahvedilmemiş gökyüzüne gözlerini dikip, olanca meraklarıyla düşünüyorlar. Bir yerlerde bir cevap olmalı, bir yerlerde bir açıklama olmalı...
Alejandro Amenabar da miras aldığı böylesi bir merakla Malta'da gökyüzüne bakarken düşünmeye, araştırmaya başlamış Hypatia'dan 1700 sene sonra da olsa. Gökyüzüyle ilgili bir dolu araştırmasından sonra Hypatia'nın ismiyle karşılaşmış ve karar vermiş, bu unutulmuş bilim insanlarını anlatmaya. İnsanoğlunun en başından beri duyduğu içinde hissettiği dizginlenemez bilme ve anlama çabasını göstermeye.
Bu sebeple tarihler M.S.391'i gösterirken henüz tam anlamıyla yakılıp yıkılmamış İskenderiye'deyiz. Amenabar'ın kamerasının ucunda, karmakarışık olmuş bir şehir ve o şehrin gelgitlerinde inanılmaz bir performansla damarlarımıza işleyen Davus rolünde Max Minghella'yı (The Social Network'ün Divya Narendra'sı olarak da geçtiğimiz yıl izleme şansımız oldu), bilmeye ve öğrenmeye adanmış bir hayatın büyülediği Hypatia olarak da Rachel Weisz'ı görüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder