3 Kasım 2012 Cumartesi

düşler,kabuslar


Bayramdan önceki iki hafta boyunca her gece, sektirmeden, kabus gördüm. Her gece en kötüsünden bir tane kabusumu görüp, sabaha karşı hava daha aydınlanmamışken çoğu zaman ağlayarak, diğer zamanlarda ise titreyerek uyandım. Kalkmama hep bir ya da iki saat oluyordu ve zaten benim uykuya dalmam bir saati bulur normalde. Gözümü kapadığımda kabusumdan kalan ufak ufak görüntülerle boğuşarak yatakta telefonun alarmı çalana kadar bekledim o iki hafta boyunca. Bayramla - ve dolayısıyla tatille - birlikte kabuslar da bitti. Bitmişti yani, geçen gece yeniden buluşana dek.
Yarı karanlık bir havada, bir arkadaşımın evindeydim. Gerçekten evi değildi tabi, rüyamdaki eviydi. Bir evdeydik ve onun eviydi, rüyadaki benim kafamdaki bilgi böyleydi. Tabi arkadaşım da değildi, hiçbirini tanımıyorum normalde, rüyada öyleydi. Karşımızdaki duvar olduğu gibi pencereyle kaplıydı ve biz yerde oturuyorduk. Karşımızda televizyon vardı galiba. Ben sol yanımda oturan arkadaşıma yaslanmıştım, sağ yanımdaki de bana. Eğleniyorduk, iyiydik yani. Gene de kamera filtresinden filmin gerilim olduğunu bir şekilde anlarsınız ya, o atmosferdeydi herşey. Sonra birden önümüzdeki camdan dışarısını gördük, sarımsı çok parlak bir ışık oldu, her yer aydınlandı. Ve o anda hepimiz anladık, herşeyin sonu gelmişti. Herşey bitecekti, dünyanın, hayatın, evrenin artık bu her neyse bunun sonu gelmişti. O anda içimdeki karanlığı, endişeyi, korkuyu tarif etmem imkansız. Birden bire herşeyin bittiğini anladığınızı düşünsenize. Delirecek gibi oluyorsunuz ama deliremiyorsunuz, bilinciniz yerinde ve elinizden hiçbir şey gelmediğinin farkında oluyorsunuz. Ben o haldeyken sağımdaki arkadaşım delirdi. Öyle saçmasapan bir şekilde gülmeye, sırıtmaya başladı. Onu korkuyla üstümden attım. Aklıma ilk gelen şey annem oldu. Annem ve babama ulaşmalıydım, annem çok korkardı çünkü. Onlar bizim evimizdeydi ve aramızda kilometreler vardı. Nihai sona kadar ne kadar vaktimiz kaldığını bilmiyordum, her şey bitmeden onları bulmak, her şey sona ererken onlarla olmak zorundaydım. Telefonuma baktım hemen, hatlar gitmişti. Dışarı koştum, yollarda arabalar da duruyordu. Herşey hemen nasıl bu hale gelir ki diye daha da korkmaya başladım. Bir o kadar da çaresizdim, annemi hemen bulmazsam korkudan mahvolurdu o.
Sonra bir anda nasıl olduysa yanımda bu sefer başka iki arkadaşımla - bu sefer gerçekten tanıdığım insanlar - yoldaydım. O kıyamet senaryosunun ortasında, üçümüz de bulunduğumuz yerden kıyamet koptuğunda olmak istediğimiz yere doğru gitmeye çalışıyorduk. Ben annemlerin yanına ulaşmaya çalışıyordum, bu yolda da birbirimize yardım ediyorduk. Çünkü dedim ya, kıyametten günler, belki de saatler öncesi dünyası burası. Bu aşamada belirtmem gereken, belki hatırlayanlarınız olacaktır önceki rüyalarımdan, yanımdakilerden biri Tom'du (evet aylardan sonra yine rüyamda yer bulmuş kendine). Yolda bir ara duraklamaya karar verdik, bir otele girdik. Otel dediysem olsa olsa pansiyon işte. Böyle kutu gibi bir odada, odanın hepsini kaplayan ufacık bir yatağa gücümüz yetti. Üçümüz odaya girdik, ayakta duracak yerimiz bile yoktu. Yalnız daha önce dedim ya, bu kıyamet olayının insanlar üzerinde değişik etkileri oluyordu. O ana kadar en az benim kadar korkmuş olan arkadaşlarıma birşeyler oldu. Tom, diğer arkadaşımın boğazına yapıştı, onu boğmaya başladı. Tom yatağın üstünde, boğmaya çalıştığı arkadaşım yerde, Tom'un iki eli onu boğazında ve ben deliler gibi bağırıyorum. "Bırak onu bırak yapma ne yapıyorsun dur!" diye. Tom'un gözleri delilikten yerlerinden fırlayacak gibiydi, bense aklımı oynatacaktım. Sonunda bıraktı onu, sakinleşti. Odanın kapısı çalındı, yeni birileri gelmişti odayı boşaltmak zorundaydık. Zaten bizden şüpheleniyorlardı, neden bilmiyorum. Herhalde onlar kıyamet kopacak olmasına rağmen gayet normallerken biz korkmuş, endişe içinde ve paranoyakça davrandığımız için. Odadan çıkıp merdivenleri indik ve ben uyandım.
Neden bu haldeyim bilmiyorum. Gerçekten mutsuzum, umutsuzum ama böyle her gece üstüne bir de kabus görmeye dayanamam artık.

3 yorum:

  1. sen anlatırken aklımda stephen king'in tek okuduğum romanı mahşerin ortamının aynısı canlandı. Ama o kabusları esra mutsuzluğun yanında hediye olarak veriyorlar, mutsuz olduğun sürece onları görmeye devam ediyorsun, bende yaşadım ordan biliyorum. Ben o kabusların hepsini not aldım, ilerde korku filmi senaryo fikri olarak kullanırım diye

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla gördüklerimi gerilim filmi olarak insanlığın izlemesine bile içim elvermez o derece şeyler görüyorum,bu anlattığım en hafifi öyle diyeyim.

      Sil
  2. Uyumadan önce seni anlık da olsa mutlu eden şeyler oku, izle, gerçeklikten kop, bilinçaltını kandır yani, o seni korkutmadan. Böylece rüyanda da o okduğun izlediğin şeyi görmeye devam edersin, kendini iyice kaptırırsan tabi. Bide her gece yatmadan önce bugün de kabus görecek miyim aceba içgüdüsüyle uykuya dalıyosan onun da etkisi vardır.

    YanıtlaSil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...