Sanırım bir konuda ilk olmak, o işi yapan ilk kişi olmak değil önemli olan. O işi yapmış en popüler insan olmak ya da o işi popüler kültüre bangır bangır yollayan insan olmak önemli. Mesela kitap dünyasında rahatlıkla bir Dan Brown öncesi ve sonrası gibi bir ifade kullanabiliriz. Oysa bu tür hikayeler yazan ya da bu şekilde yazan ilk insan değil DB. Ama artık ne zaman böyle ucu tarihin gizem dolu koridorlarına uzanan, öğle yemeğini yerken kendini bir anda olayların içinde bulan genç olmayan kahramanımızın neredeyse iki soluk almadan dünya üzerinde ne kadar kıta ve şehir varsa, sonradan mutlaka ulan bunda zaten vardı bir bit yeniği deyip deyip durduğumuz bir yardımcı kadın oyuncu ile dolaşıp durduğu ve neredeyse bir şekilde dünyayı, insanlığı kurtardığı bir hikayeye denk gelirsek aaa DB gibiiii diye düşünüyoruz.
Evet gene öyle dediğimiz bir hikayedeyiz anlayacağınız. İsveç'in buzlu bir maden kuyusunda, amatör dalgıç Erik Hall tuhaf bir şeyler ve bir ceset buluyor. Polisler, basın falan akın ediyor olaya tabi ama nasıl oluyorsa oluyor, bu gizemin peşinde sürüklenmek Don Titelman adında 50-60 yaşlarında bir üniversite hocasına kalıyor. Esas branşı semboller (bakınız bunlar hep tesadüf), dini semboller falan filan diyor ama sembol işte. Yanına avukat Eva'yı da katıyor Titelman, peşlerinde eski örgütler mi istersiniz, ne idüğü belirsiz güçlere sahip çılgınlar mı istersiniz...Hikayemiz oldukça merak uyandırıcı ve maceralı başlıyor aslında. Titelman tabiki kalıpların dışında bir esas kahraman, böyle bir hikayede bunu bekliyoruz çünkü. Hikayenin çıkış noktası iyi, adım adım açıkladıkları da vay be dedirtebiliyor. Ama tüm bu yükselen beklentileri ortalarından sonra karşılayamamaya başlıyor. Aslında aksiyon ve macera sürüyor, sadece insan daha somut bir şeyler bekliyor bu kadar yükseldikten sonra. Yazarımız ise soyut şeylere yöneliyor. Höh, bu mu yani, bu muymuş dedirtiyor. Işıklar içinde, önemli olan bilgiye sahip olmaktır yeğen diyerek pembe baloncuklara sona eriyor.
Yazarımız Jan Wallentin |
Oysa kitabın ilk yarısında acayip heyecanlanmıştım ben. İlk defa karşılaştığım bir fonda geçen (İskandinavya vay vay da hey), tarihin pek de bilmediğim ayrıntılarına giren detaylı bir hikaye ile karşılaştığım için içim içime sığmıyordu. Gerçi kahramanlarımızla birlikte bizi de oturtup karşısına bak bunlar bunlar olmuştu diye tarih anlattığı uzuuunca kısımlarda pek çok insan sıkılabilir diye düşünüyorum ama gene de objektif bakmaya çalışırsam o kısımları da sıkıcılığa veya tekdüzeliğe düşmeden başarıyla oluşturabilmiş gibime geliyor Jan Wallentin. Yolculuğumuzda ilerlerken de hemen her adımda bir sonraki adımı merak ettirecek şekilde ilerletiyor bizi. Ama işte dedim ya, bir noktada azcık kim necidir hangi karakter hangi yöne meyledecek onları tahmin etmeye başlamamızla birlikte hikayeyi koparacak, uçuracak böyle manyak bir vuruculuk katacak gizem çözümleri umarken her şey bir toz bulutuydu'ya bağlıyor. (Goodreads'te kitap) Yazarımız Jan Wallentin, 1950 doğumlu bir İsveçli. Bu kitaba kadar, 2010 yılına kadar, İsveç'te bir tv kanalında haberci olarak çalışıyormuş. Sonra bu kitabı bir yazmış, birden büyük başarı. Ama ikinci kitabı ancak geçen sene gelebilmiş gibi görünüyor. "Den tyngdlöse Jesper Fock" ismini taşıyan kitap için çığır açan bir roman diye yazmış bir kitap sitesi (bokforlagetpolaris). (İsmi İsveççe, çevirince ağırlıksız Jesper Fock gibi bir şey oluyor)
Ben kitabı geçen senenin sonunda KitapYurdu'ndaki bir Pegasus indirimi kampanyasında almıştım. Kapağını görünce, konusunu okuyunca hoop diye atladım üstüne tabi. Bittiğinde pek tatmin etmiş olmasa da okuduğuma memnunum. Hem her zamanki atmosferden farklı bir yere götürdü beni, hem de araştıracak merak içinde okuyacak yeni tarihi konular verdi elime. Mesela tüm o anlattığı keşif gezisindeki isimler, o küçük kasabada savaş sırasında olanlar falan tarihi gerçekler mi yazar mı uydurdu tüm bunlara bakmam lazım (kendimi tuttum çocuklar, kendimi tutmayı başarabildim, araştırmadım). Neyse, ben kampanya ile 29,99 tl'ye almışım, şimdi yine indirimde 32,99 görünüyor KitapYurdu'nda. Bendeki bu baskı kasım 2019 tarihli ilk basımı, 452 sayfa. Yazarın İsveçli olmasını ve kitabın orijinal adının da "Strindbers stjarna" olmasını göz önüne alırsak orijinal dili İsveççe'den çevrilmemiş. İngilizcesinden Elif Scheibe çevirmiş. Çevirisi konusunda okurken bir sıkıntı yok gerçi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder