13 Mart 2018 Salı

Annihilation(2018) : Yanarım yanarım 1 saat 55 dakikama yanarım


Biyolog Lena'nın asker kocası Kane son gittiği görevden 1 yıldır dönmemiştir. Ayrıca birliğinden, üstlerinden falan da Lena hiçbir şekilde bilgi alamaz. Kane öldü mü kaldı mı bilemeden geçirdiği bu zaman süresince Lena (off elim hep Jane yazmaya gidiyor çok zorlanıyorum bu karakterin adını Lena diye yazarken beynim bir türlü yakıştıramadı ona Lena'yı) kendini işine vermiş halde dünyayla bağlarını koparmıştır neredeyse. Sonra bir gün odasının duvarını boyarken kocası çıkagelir. Ama bir tuhaftır Kane, neredeyse hiçbir soruyu doğru düzgün yanıtlamaz. Üstüne bir de kan kusmaya başlar. Ardından Lena kendini kocasının sın görev yerindeki üste bulur. Kane'i karantinaya almışlardır. Lena'ya da psikolog Ventress sorular sormaya başlar. Kane'e ne olduğunu anlamaya çalışırken (çoklu organ yetmezliği der doktorlar) oradaki birkaç kadınla tanışır Lena. Sağlık görevlisi Anya, jeomorfolog Cass ve fizikçi Josie ile muhabbet ettikten sonra onların kısa süre sonra Kane'in çıktığı görevin aynısına çıkacaklarını öğrenir. Görev şudur: 3 yıl önce gökten bir şey (artık göktaşı mı desem "alien"mı desem ne desem) bir deniz fenerine düşmüş, sonra da etrafında böyle ışıltılı bir alan oluşmaya başlamış (Stephen King'in Dome'u gibi işte onun böyle prizmatik ışıltılar yayanı). Bu alan gittikçe büyüdüğü için de içine keşif birlikleri yollamışlar ama geri dönen olmamış. Tek dönen kişi Kane, o da zaten yoğun bakımda. İşte psikolog Ventress'in liderlik ettiği bu son keşif birliğine bizim Lena da kocama ne oldu ki acaba ben de gideyim diye dahil oluyor ve onların deyimiyle "Shimmer"ın içini keşfe çıkıyoruz.
ooo çiçekler böcekler falan
Annihilation (http://www.imdb.com/title/tt2798920/) Amerikalı yazar Jeff VanderMeer'in (https://www.goodreads.com/author/show/33919.Jeff_VanderMeer) 2014'te yayınlanan aynı adlı kitabından Alex Garland tarafından senaryolaştırılmış ve yönetilmiş. Bu kitap Southern Reach isimli üçlemenin ilk kitabıymış, yazarı üçlemeyle Shirley Jackson Ödülü'nü ve Nebula Ödülü'nü almış (Üçlemenin ilk kitabını Alfa Yayıncılık geçen sene Yok Oluş adıyla yayınlamış Türkçe olarak). Ama gelin görün ki kitabın dönüştüğü film tam bir zaman kaybı haline gelmiş durumda. Yani ne desem nasıl anlatsam da gelecek nesiller vakitlerini harcamaktan alıkoysam bilemiyorum. Çok sinir oldum kendime, hakikaten oturup izlediğim için. Ama ne bileyim, fragmanı çıktığında ilginç gelmişti, değişik bir şey olabilir gibi görünmüştü. Hem de bilim-kurgu sularıydı, görmek gerekiyordu. Ama inanın ne ilginçmiş, ne de bilim kurgu. Tamamen bir Natalie Portman'ın sinirli bakan suratını, damarları fırlayan alnını, bol bol CGI ile örülü bir ormanda izlemekten oluşuyordu film. Zaten yeni bir şey söylemiyor, ilginç bir şey diyecekmiş gibi oluyor ama demiyor, hiçbir karakteriyle bağlantı kuramıyorsunuz, hikayeleri yok karakterlerin-varmış gibi ama bize geçmiyor, hikaye öylesine yavaş ve etkisiz ilerliyor ki oha lan ne oldu diyeceğiniz şeyler oluyor ama öff bitse de gitsek diye bakıyorsunuz. Hele o sonuna resmen güldüm. İzlediğim ilk film olsaydı, 5 yaşında falan olsaydım hadiii beee derdim ama bakın artık bunca yıllık bir film endüstrisi, hikaye anlatımı var ortada. Böyle bir son yaparken ne düşünüyorlardı acaba? "Bakın şimdi şöyle yapalım acayip ters köşe olur ha çok zekiyiz lan" falan demişlerdir herhalde. Öyle bir zekanın, öyle bir kişiliğin ürünü olabilir çünkü ancak. Yani nasıl olsa izlemeyeceksiniz spoiler vermekte sakınca yok ama hadi ben gene profesyonellik çizgimi bozmayayım spoiler vermeden diyeyim: Öyle bir son yapacaksanız ona göre önceki sahneleri, kilit sahneyi çekersiniz, çekmelisiniz. İpucu olması gereken sahnenin bu sonu mantıklı kılabilecek bir çekimi yok ki!
aaa tabi çok ilginç şeyler oluyor
Vallahi daha kötülerini de izlemiştim, ona yalan yok ama bu da sağlam bir yere oturdu kötülükte yani. Zaten balık baştan kokarmış, ilk izlenimler kötü olunca şirket ay aman biz bunu hiç dünyada gösterime sokmaya uğraşmayalım paramız gitmesin verelim netflix'e koysun internete demiş. Bir tek Amerika ve Kanada'da sinemalara dağıtmışlar o kadar.
Vay benim iki saatime. Olan benim zamanıma oldu. Hayır şimdi ağzımda kalan bu nahoş tadı silebilmek için bir dolu başka bir şeyler izlemem gerekecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...