Yine buralar "geldim, gittim" yazılarıyla donandı gibi oldu ama kendime engel olamıyorum :) Bugün akşamüzeri İstanbul'dan döndüm. Yürümekten yorgunum, kuzenimin evi benim kıstaslarıma göre soğuktu, o sebeple üşümüş haldeyim ama hava aslında ben orada olduğum sürece İstanbul'da çok ılıktı, adeta bir ilkbahar havası kıvamındaydı. Yüzyıllardır görmek isteyip başaramadığım yeri, Topkapı Sarayı'nı gezdim bu sefer. Birkaç alternatif, birkaç klasik yer-lezzet falan denedim, çoğunlukla yokuşlara tırmanarak, vapurlarda uyuklayarak geçirdim oradaki vaktimi. Bu kadar kısa kalmazdım - daha Dolmabahçe Sarayı'na Aşiyan Mezarlığı'na gidemedim mesela - ama yarın ve öbür gün dışişlerinin sınavına gireceğim, mecburen döndüm. Bugün geldiğimden beri de ona bakıyorum. Yani önceki yılların sınav konularına. Ama resmen, ciddiyetle söylüyorum, hiçbir fikrim YOK. Yani sorulara bakıyorum. Sadece BAKIYORUM. Bakın gayet dürüstçe bir itirafta bulunayım, normalde hakkında fikir sahibi olmadığım çok az konu olduğunu düşünürüm (bu biraz itiraftan ziyade içimdeki kocaman kibrin dışarı fışkırması gibi oldu ama artık ruh halime verin :p ). Yazmak da elimden gelen, diğer pek çok şeye göre bir nebze olsun daha iyi elimden gelen bir şey olduğundan ötürü, her durumda da yazabilirim diye düşünürüm. Uydurma kapasitem vardır yani. Kompozisyon falan hiç problem olmaz, bir şeyler anlatır, yazarım. Bu zamana kadar hep böyle oldu, İDARE ETTİM. Ama saatlerdir örnek konulara bakıyorum ve ulan ben bunlara ne uyduracağım diye saçlarımı yoluyorum. Gerçekten zerre anlamadığımı bildiğim birkaç konu var tabi, yok değil. Misal ekonomi. Neden bir paranın değeri öbürünün üstünde olabiliyor, borsa ne ya, bor-sa ne? Gibi. Misal felsefe. Ama harbiden. Okuyorum, okuyorum diyorum ki eee? Felsefe benim için böyle. Bu akşam itibariyle dış politika hakkında da bir şey çakmadığımı fark ettim. Yani bence aslında çakıyordum ama metinleri, soruları falan okuyunca üzerine bir şey diyemiyorum. Sadece "evet tabi" diyorum, "haklısınız". Yarın saatlerce ne yapacağım o sınavlarda, ne yazacağım, bilmiyorum. Sinirim çok bozuk çocuklar, ben bu aşamaya nasıl geldim, ben bu hale nasıl düştüm, ben nereye gidiyorum?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
eylülde
Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder