"Now is the winter of our discontent
Made glorious summer by this sun of York;
And all the clouds that lour'd upon our house
In the deep bosom of the ocean buried."
{Şimdi hoşnutsuzluğumuzun kışıdır
Muhteşem yaz bu York güneşi tarafından ortaya çıkarılmıştır;
Evimizin üzerinden geçen bütün bulutlar
Okyanusun derin koynuna gömülmekte.}
der Shakespeare'in III.Richard oyununun başlarında Gloucester Dükü Richard. Güller Savaşı'nda nihayet galibiyet alıp da İngiltere tahtına çıkan abisi IV.Edward'ın kral olmasını - kendince - böyle ifade eder. Hem hırslı hem kötücül olan Richard, abisini kıskanır, abisinin evlendiği Elizabeth'ten ve onun ailesinden nefret eder. Kendisi çirkindir, kamburdur, bir kral olmaya layık değildir ama içindeki hırs onu kral yapar. IV.Edward ölünce birden bire, iki küçük oğlunu kuleye kapattırır ve tahtı ele geçirir. O, artık III.Richard'dır. Ondan nefret eden bir dünyada, mutsuz, hoşnutsuz bir adam olan Richard adım adım iktidarı ele geçirir.
Steinbeck'in Ethan Allen Hawley'si de bir anlamda içindeki Richard'la tanışıyor, yüzleşiyor, mücadele ediyor. Belki daha sade bir dünyada hiç ortaya çıkmayacak canavarını besleyen karısı, kızı, oğlu ve kasabası sayesinde kendiyle, olduğu insanla, olmayı ummadığı ama olmaktan başka çaresi yokmuş gibi görünen insan arasında kıyasıya bir savaşa tutuşuyor. Yaşadığı kasabanın kurucu ailesi olan ve tüm parlak, zengin dönemlerini kaçırmış Hawley ailesinin son halkası Ethan, önce babasının tüm aile servetinin kaybetmesiyle, sonra da kendisinin elinde kalanlarla iflas etmesiyle Marullo isimli bir İtalyan göçmenin bakkalında tezgahtarlık yapıyor hale gelir. Aslında belki kendi haline bırakılsa çok da - bir nebze de olsa - mutlu mesut yaşayıp gidecektir Ethan ama zaten tüm o geçmiş güzel günlerin hayaletleri kafasının içindedir ve ufak bir ittirmeyle son hızla uçurumdan düşmeye hazırdır. Onu ittiren de kasabadakilerin baskıları ile ailesinin hırsları olur. Tamam ailesi belki o kadar da Yaprak Dökümü ailesi çapında değil ama Hawleylerin de kendilerine özgü, zararsız gibi görünen ama içe işleyen bir hırs anlayışları, herkes öyle olduğu için doğru olduğunu düşündükleri bir yoldan çıkmışlıkları var. Ki zaten tüm kasaba halkında da var bu "o kadar uzun zamandır yanlış şeyler yapıyorlar ki artık bunun yanlış olup olmadığını düşünmüyorlar bile," olması gereken bu diye biliyorlar.
Ah be John.. |
1961'de yayınlanan "The Winter of Our Discontent" yazıldığına göre Steinbeck'in son romanıymış. 1902'de doğu, 68'e kadar yaşadığı hayatında yüzyılın başlarına, iki dünya savaşına, ekonomik buhranın fakirliğine tanık olmuş Steinbeck'in yazdıklarını anlatırken, yazıldıkları bağlamı da düşünmeden geçirtmiyor hiçbir kaynak esasında. Kitaplarındakiler gibi fiziksel güçle çalışılan işlerde de çalışmış, tezgahtarlık da yapmış. Doğru düzgün devam etmediği ve bitirmediği üniversite eğitimi de yazıyor biyografisinde, başarılı olamadığı ve memleketine geri dönmek zorunda kaldığı gazetecilik kariyeri de. Bir anlamda yazdığı karakterleri, hayatları yaşamış, o düşünce bulutlarının içinde dolanmış, o çukurlara düşmüş, o vicdan muhasebelerini, içsel mücadeleleri yaşamış gibi görünüyor. Kim bilir.
İkinci Steinbeck'im bu benim. İnci'den sonra Steinbeck'e de önyargıyla yaklaşıyordum. 11-12 yaşlarında insan eline Kino'nun ve ailesinin böğrünü deşen hikayesini alınca e haliyle bir sarsılıyor. Çok kötü olduğumdan bahsetmiyorum bile, öylesine sarsmıştı ki iliklerime kadar, yok demiştim, bir daha böyle bir şey yapamam kendime, okuyamam. Ama yeniden gözden geçirdiğim One Tree Hill Kitap Listesi projem kapsamında önümde belirince bu Steinbeck, şans vermeye karar verdim. İyi ki de şans vermişim, arkamı dönmemişim, korkuyla kaçmamışım. "The Winter of Our Discontent" bana çok daha farklı bir Steinbeck'i tanıttı. Daha doğrusu çocukluğumun aklıyla adam akıllı anlayamadığım, tanıyamadığım, takdir edemediğim bir Steinbeck'i gösterdi. Satırlarında ne mucizeler gizliymiş halbuki. İnsan ruhunu bu kadar nasıl bilebilir dedim satırlar ilerledikçe. Mesela, "Babamın ölmeden önce söylediği bir şey geldi aklıma. Derdi ki hakaretin zeka ve güvenle ilişkisi vardır. Yani birisine piç dersen bu ancak annesinin kim olduğunu iyice bilemeyen birisi için hakaret sayılır." dedi. Ya da "Hiç kimse diğer insanlar hakkındaki gerçekleri bilemez. Yapabileceği en iyi şey onların kendisine benzediği sanmaktır.", "Bir şey sadece ona sahip olmak isteyen kadar değerlidir.". Sonra Ethan'ın içinde birlikte savrulduk. Mahalle baskısını, dünyanın işleyişini gösterip durdu, "İş demek para demektir. Para dost değildir. Belki sen ok iyi sevimli birisin küçük. Ama para sevimli değildir. Paranın daha çok paradan başka dostu yoktur." diyen Marullo ile. Hatta "Para sadece ona sahip olduğunuz zaman tenezzül etmeyeceğiniz ahmak bir maddedir."
Hayatlarımız boyunca bakıyor ama kimseyi gerçekten de görmüyor oluşumuzun Ethan'ın suratında ve de bizim ruhumuzda patlayışı,...
"Hala bilemiyordum. Bir insan karşısındakinin hiç değilse dış yüzünü bilebilir mi? Siz nasıl birisiniz? Mary beni duyuyor musun? Sen kimsin? Nasıl birisin?"
"Ömrüm boyunca kaç kişiye bakıp da görmediğimi merak ettim. Bunu düşünmek bile acı veriyor."
Bilmiyorum, belki de tamamen benimle ilgilidir kitabın bu kadar etkileyici oluşu. Çünkü Steinbeck de diyor: "Herkes öyküden dilediğini ya da alabileceğini alır, bu yüzden de okuyanın ölçülerine göre öykü farklılaşır. Kimi insan öykünün bir bölümünü alır, gerisini görmezden gelir; kimisi önyargılarının çarkında öyküleri çarpıtır; kimisi de zevkine göre boyar. Okuyucunun kendini oradaymış gibi duyabilmesi için bir öykü bazı şeylere sahip olmalı. Ancak o zaman okuyucu mucizelere inanabilir."
(Ben kitabı netten uzun didiklemeler sonucunda bulup, indirdiğim rezil bir pdften okudum. Bilgi Yayınevi yazıyor üstünde ama çevirmeni basım yılı falan belli değil. İsmini de Mutsuzluğumuzun Kışı olarak çevirmişler. Bana sorarsanız en uygun çeviri herhalde Hoşnutsuzluğumuzun Kışı olurdu. Discontent kelimesi etimolojik olarak 16.yy.a kadar takip edilebiliyor ve content olmamak gibi düşünülebilir. Eh öyle olunca da durumdan memnun olunmayan durumun kış mevsimi gelmiş, Richard'ın dediği gibi güneşi doğuyor York'un [evladının] ama Richard için bir kış güneşi bu, mutsuz, hoşnutsuz Richard için. Ama gördüğüm kadarıyla Sel Yayıncılık pek şahane bir çeviriyle güzel bir basım yapmış durumda. Piyasada o basımı rahatlıkla bulabilirsiniz. Nette baya indirimli olarak 14 tl'ye bulunabiliyor. Remzi'nin basımı ise tükenmiş görünüyor. İki yayınevi de Kaygılarımızın Kışı olarak çevirmiş ki bence bu da gayet uygun olabilir, içerik açısından. Ne bileyim be çocuklar, sonuçta Shakespeare uzmanı da değilim, hakikaten de belki kaygılarımızın kışıdır söz konusu olan.)
Goodreads'te Kaygılarımızın Kışı-->https://www.goodreads.com/book/show/23264548-kayg-lar-m-z-n-k
Sel Yayıncılık'ın John Steinbeck sayfası-->http://www.selyayincilik.com/yazar/john-steinbeck-373
Steinbeck'in memleketi Salinas kentindeki Steinbeck Merkezi-->http://www.steinbeck.org/ (Mayısta festival bile yapıyorlarmış, vay arkadaş!)
1962'de Nobel kazanan Steinbeck-->http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/literature/laureates/1962/steinbeck-bio.html
Nobel konuşması videosu-->https://youtu.be/7SKEODtaQUU ve metni-->https://www.nobelprize.org/nobel_prizes/literature/laureates/1962/steinbeck-speech_en.html
1983'te de bir film uyarlaması varmış-->http://www.imdb.com/title/tt0086592/?ref_=nv_sr_1
Ve Neverland'den daha önceki Steinbeck gönderileri: Bu sefer öğütler Steinbeck'ten, If it is right, it happens — The main thing is not to hurry, her şey korkmakla başlarmış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder