Şu an ne yapıyorum bilmiyorum. Neden yazıyorum buraya onu da bilmiyorum. O kadar saçma bir haldeyim ki. Dün gece eve geldiğimden beri kitap okuyorum bilgisayarda. Sabahın altısına kadar okudum, ama artık o kadar dayanılmaz olmuştu ki baş ağrım ve mide bulantım, sadece bilgisayarı bir kenara itip olduğum yere kıvrıldım. 11'de gözüme giren güneş ışıklarıyla olduğum yerden kalkmak zorunda kaldım ama o kafa koparıcı baş ağrısı gözümü açtığım an geri gelmişti. Ayakta zor duruyordum. Hap içmem lazım diye bir şeyler yemem gerekiyordu. Ama bunu yaparken bile ya okumalıydım ya izlemeliydim çünkü kafamı bir an bile kendi kendine düşünmeye bırakamaz haldeydim. Öğürmeden kahvaltı yapmaya uğraşırken kaç bölüm The Big Bang Theory izledim bilmiyorum. Hap içtikten sonra kanepedeki yerime ve kitaba geri döndüm. Şu saate kadar da yerimden sadece çorba yapmak ve tuvalete gitmek için kalktım. Bulabildiğim en saçma kitap serisinden birine burnuma kadar gömüldüm. Gömdüm kendimi. Son kitabını internette bulamadığım için bir yandan sevindim hatta. Yoksa kafamı kaldıramayacaktım daha da. Ama bir yandan da bağımlı gibi hissediyorum kendimi, o kitap olmazsa, o dünyaya geri dönemezsem yeniden kendimle başbaşa kalacağımdan üstümde pijamalarımla atlayıp otobüse kitapçıya bile gitmeyi düşündüm yeminle demin. Ama sonra neyse ki ankara'nın en güzel yanlarından biri aklıma geldi, saat olmuş on bir bu saatte dışarda ne otobüsü ne dolmuşu ne metrosu..Dahası bu saatte bu şehirde dışarıda can güvenliğim yok - gerçi hiçbir saatte yok da neyse.
Salı günü danışman hocamla başka bir hocayla görüşmeye gideceğiz ve o görüşmeye tam donanımlı gitmem gerektiğinden benim oturup - aslında günlerdir - çılgınca araştırma yapmış olmam gerekiyor. Sonrasında da diğer bir şehre, arkadaşlarımla görüşmeye gitmem gerekiyor mesela, çanta falan hazırlamam ne bileyim bilet bakmam gerekiyor. Oysa sadece kafamı oyalayacak o saçma kitap gibi şeyler istiyorum şu an. Kendimle kalmaktan çok korkuyorum. Beynimin içinde hiç susmuyorlar. Ne yaptın, ne yapmadın, neden yapmadın, şuna pişman ol buna pişman ol, hayatın geçti, hayatın bitti, artık yapabileceğin hiçbir şey yok, artık hiçbir şeyin yok, hiçbir şeyin olmasının bir şansı bile yok, ne yaptın, kim oldun, kimsin, hiçbir şeysin, hiçbir şey, hiçbir işe yaramıyorsun, hiçbir şey yapamıyorsun, hiçsin, kimseyi görmek istemiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum, devam etmek istemiyorum, bunu sürdürmek istemiyorum, yalan söylemek istemiyorum, rol yapmak istemiyorum, hiçbir şey bilmiyorum, neden her şeyi bildiğimi sanıyorlar, neden her şeyi bilmemi bekliyorlar,...Keşke şu battaniyenin altından hiç çıkmadan şu son 48 saatte durduğum gibi durabilsem. Hiç kimseyi görmesem, kimseyle konuşmasam, şu odadan adımımı atmak zorunda kalmasam, zorlamasam hiç, var olmaya çalışmasam, şuracıkta yavaşça usulca silinip, soluklaşıp gitsem.
20 Şubat 2017 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
So many books, so little time
Mesela. En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder