14 Nisan 2016 Perşembe
Years&Years ve dehşet dolu rüyalar
Şarkıyı demin gelirken trende, radyoda dinledim. Şahane geldi su girmiş ayaklarıma, ıslanmış kapşonlumun üstünden derime değen suyun titrettiği üstüme. Ne bileyim güzel işte.
Bu aralar böyle tuhaf tuhaf ama kötü rüyalar görüp duruyorum. Kafayı yemiş halde açıyorum gözlerimi sabahları. Herhalde bu haberlerden, olan biten herşeyden kendime göre fena etkilendiysem. Mesela yalnızca bu hafta gördüklerim içinde iki tanesini söyleyeyim de anlayın durumu.
Bir tanesinde, deniz kenarında, ada gibi bir yerde bir yetimhane var. Alabildiğine ıssız, böyle hani her yer yeşil ama ağaçlık alanın bittiği noktadan denize kadar sırf çim şeklinde bir yeşillik. Rüzgarın insanın kulaklarında uğuldadığı, denizin maviden çok koyu gri olduğu bir atmosfer. Taş bir bina yetimhane. Orda çalışıyorum, müdür yardımcısı gibi birşeyim. Müdür de hatta gerçekte arkadaşım olan biri (rüyanın dışında yani). Dizimin dibinde hani Heidi'ninki gibi bir köpekle dolanıp duruyorum, ortam bu. Çocuklar da hep küçük, 5-6 yaşından büyüğü yok. Bir gün bir halüsinasyon gibi, bir öngörü gibi bir şeyde çocuklardan bir tanesinin öldüğünü görüyorum. Hatta böyle öldüğü anı, nasıl öleceğini falan hep görüyorum "vision"ımda. Ama sonrasında hiçbir şey hissetmiyorum, diyorum ki içimden olacak olana engel olunmaz, geleceğe müdahale edilmez. Ve hiçbir şey yapmıyorum. Ama çocuk ertesi sabah aynen vision'ımda gördüğüm halde ölmüş bir şekilde bahçede, çimlerin üstünde ölü bulunuyor. Onu görünce gerçekten oldu diyorum bu defa içimden, hakikaten gerçekleşti. O ana kadar doğru düzgün bir şey hissetmezken rüyamdaki "ben", ölü çocuğu görünce yere yığıldım, içim dışıma çıkana kadar ağladım. Eh tabi aynı şekilde ağlayarak uyandım. Bu arada rüya gördüğüm farkındaydım tüm zaman boyunca. O yüzden aslında rüyamdaki ben'e her adımda kızıp, şaşırdım, yattığım yerden neden bir şey yapmıyorsun diye.
Önceki sabah uyanmama sebep olansa daha kötüydü. Penceremden bakıyorum rüyamda. Sokakta siyah bir bulldog var. Etrafında yine çocuklar, küçücük çocuklar. Kaçışmaya başlıyorlar, olduğum yerden hayır diyorum öyle koşuşturmayın saldıracak. Ve köpek saldırıyor. Bir tanesini yakalıyor ve çatır çutur yemeye başlıyor. Gerçek anlamda çatır çatur yiyor ve ben bunu görüyorum, bağıramıyorum, kendimi pencereden öyle bir uzaklaştıyorum ki görmeyeyim diye dayanamıyorum çünkü. Ama gözlerimi kapasam da o sesler geliyor, çatır çutur kemiklerini duyuyorum çocuğun. O kadar dayanılmaz hale geldiğindeyse uyandım.
Şimdi böyle şahane bir şarkı dinlerken böyle şeyler anlatmak istemezdim ama öylece elime geliverdi. Öyle her sabah ayrı bir dehşet öyküsüyle açıyorum gözlerimi. Belki yazarsam, belki böyle kağıt üstüne olmasa bile bloga dökersem kanımı, iyi gelir diye. Neyse.
...nothing's gonna hurt me with my eyes shut.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
So many books, so little time
Mesela. En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
Okurken aklıma bu şarkı geldi, belki sana da iyi gelir :)
YanıtlaSilhttps://www.youtube.com/watch?v=B4iOHyZm-PU
Ahh Across The Universe...ölürüm. Ama hakikaten ben de dönüp okuyunca fonda across the universe'i hayal edebiliyor insan..
Sil