Bugün sabahtan beri evin dışındaydım. 8 buçukta evden adeta uçarak son anda binmeyi başardığım trenle başlayan yorucu günüm akşamın 10'unda kurstan arkadaşın arabayla bırakmak gibi bir mucizesine denk gelerek sona erdi. Günün ortasında bir ara, okuldaki, sunum yaptığım dersten çıkmış, kurs saatine kadar boş sınıfta oturmuş tekrar yapayım derken ve uykum çok pis bastırmışken radyoda birden o sesi duymaya başladım. Böyle çook eski bir dostumu görmüş gibi. Böyle çook uzun yılların ardında bıraktığım "ben" olduğunu bildiğim ama artık tamamen başkası gibi gelen birinin hatırası gibi. Bir değişik oldum, sabah da çünkü 10 yıl önce her günümü geçirdiğim, hayatımın devasa bir parçasını oluşturan, üniversitenin oralarda yürümüştüm. Tandoğan'dan çıktım, Maltepe'de her günümüzü geçirdiğimiz Simmit'i arayarak gözlerim yürümeye devam ettim. Ama her yer değişmişti, tüm dükkanlar tüm kafeler. Simmit de dayanamamış belli ki yıllara. Başka başka şeyler gelmiş her bir yana. Fakültenin arka kapısından yan tarafına dolandım, ön kapının oraya çıktım sonra. Sıhhiye Köprüsü'nün üzerine doğru yürürken içimde kocaman bir boşluk açılmış gibi hissettim. Birileri anılarımı almış gibi hissettim elimden, birileri tarihimi, hatırladıklarımı, beni ben yapan şeyleri teker teker elimden alıyormuş gibi hissettim. O, dersten çıkıp tamamen ayaklarımız bizi götürdüğü için gittiğimiz ufacık kafede oturduğumuz zamanlar tamamen bir başkasının hayatı gibi geliyor şu an. O müzik kutusu, o plastik saplı cam bardaklardaki çaylar, o patatesli poğaçalar, ben aç aç bakınca ufak kurabiyelerden ikram eden amca, yeşile pembeye boyalı duvarlar,..O kadar kötüydüm ki bu sabah oradan yürürken. Yeniden o anlardan birine dönebilmek için neler vermezdim. Yine orada oturup algoritma ödevi yapmaya, kod yazmaya çalışmaya, lab raporu hazırlamaya, Xilinx'i Visual Studio'yu çalıştırmaya çabalamaya bile razıyım. Sadece istiyorum ki 10 yıl öncesine dönebileyim, yanımda Cey karşımda Gönül oturuyor olsun, arkamızdaki müzik kutusundan derinden bir Duman çalıyor olsun.
İşte öyle bir ruh halinde geçen günün ortasında çalmaya başladı şarkı. Bu sefer daha da öncesine gittim ben. Öyle ya 2001'miş çıkışı şarkının. Nasıl dinlediğimi, neler düşündüğümü, neler hayal ettiğimi hatırlattı notalar bir bir üzerime yığılırken. Sadece diyeceğim o ki çok güzel şarkıdır bu. Herkese ayrı bir şey anlatır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
So many books, so little time
Mesela. En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
Ben haftada 2-3 defa geçtiğim için oralardan alıştım galiba. Ama hiçbir şey bıraktığımız gibi durmamış evet. Bakınca sırf Simmit değil giden, çoook çoook şey gitmiş. O zaman dayanamadığım bazı şeyler o kadar da kötü değilmiş diyorum. Bu arada sana da hep Simmit'e gitmekten en çok bıkanın sen olduğunu hatırlatırım :p
YanıtlaSilDeğil mi bir de öyleydi :D Farklı bir yere gidelim farklı bir yer deneyelim diye tutturduğumu hatırlıyorum :p Demek ki bu kötü şeyleri hep unutuyorsun insan iyi şeyler kalıyor geriye dedikleri klişe pek doğruymuş.
Sil