31 Ekim 2015 Cumartesi

31 ekim - “By the pricking of my thumbs, Something wicked this way comes.”

Bugün yani 31 ekimde ya da bundan önceki 31 ekimlerde burada bir bayram havası eserdi, benim içimde olduğu gibi. Şu sıralar gömüldüğüm feci durumdan dolayı, gece gündüz ara vermeden çeviri yapıp, sunum hazırladığımdan, zaman çizelgeleri çizip tarih aralıkları, seramik çeşitlerini, çanak çömleklerin boynu hangi şekilde kıvrıkmış efendime söyleyeyim hangi mührün üstünde ne kabartması varmış, hangi açmadan hangi çamur sıvalı duvarlar çıkmış diye beynimin içine ettiğimden olacak, tek kelime etmeye mecalim yok. Oysa bugün yılın ışıklı zamanını geride bırakıyoruz. Uzun gecelere, karanlığa gömülüyoruz. Böyle söyleyince kötü bir şeymiş gibi geldi değil mi? Ama her karanlık kötüyü mü çağrıştırmak zorunda? Gecenin karanlığı içinde o parlak ve gizemli Ay'ı yol gösterici yıldızları, mucizelerin sonuçları olan yaratıklarını barındırmaz mı? Gecenin karanlığı aynı zamanda mucizelerin de zamanı değil midir? Kötülük saçan ışıklarla aydınlanmaktansa gecenin o gizemli karanlığına sığınamaz mıyız? İşte bir 31 ekim gecesi öyle bir karanlığa adımımızı atarız her yıl. Yazın, sıcağın o parlaklığı, sebepsiz neşesi, açıklığı, kuruluğu yerini gizem dolu, sihirli bir kışa bırakır.
Hadi açın gözlerinizi kocaman ve enfes geceye doğru ufak bir adım atın. En güzel hikayeler hep gecenin egzotik karanlığında yazılır çünkü.

(Önceki senelerden 31 ekimler:
"Upon that night, when fairies light" ama nerden çıktı ki bu Halloween?
31 ekim - "Son yok edilecek düşman, ölümdür."
31 ekim - hazinen neredeyse kalbin de orada olacak)



(daha uzun ve net versiyonu şurada)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...