26 Mart 2015 Perşembe

nefas

Bunu kendime neden yaptım bilmiyorum. Yaparken bile yapmamam gerektiğini bildiğim şeyleri daha önceden, hayatım boyunca, neden yaptıysam gene o sebepten sanırım. Daha fazla saçmalamadan en başından anlatayım.
İşten ayrıldığım ilk günlerde işyerindeki eski amirlerimden emekli olup, sonradan başka firmalar kuran ya da başka firmalara şirketlere girenlerden bir iki tanesi aramıştı. Veda yemeğimde falan görüşme şansım olmuştu. Beni sevdiklerini ve değer verdiklerini bildiğim insanlar bunlar, sonuçta bir iki sene falan amirim olarak benimle çalışma şansları olduğu için belli bir gözlem yapmış durumdalar ve iyiliğimi istiyorlar. Bir tanesi özellikle bana bir iş bulma olayını çok ciddiye almış görünüyor. Bu kadar genç yaşta, bu kadar iyi çalışan, iyi bir insanın gidip evde oturuyor veya oturacak olmasını düşünemiyor bile. Hatta eğitimini aldığım konudan nefret ediyor olduğumu, tamamen bu mühendislik olayından sıyrılmaya çalıştığımı bir türlü kabullenemiyor, aklının ucuna bile getiremiyor. Yani sanki memur olmaktan kaçma sebebimin mesleğimde ilerleyemiyor, yeni şeyler öğrenemiyor ve bu konuda kendimi geliştiremiyor olmam olduğunu düşünüyor. Sanki o lanet olasıca yerden gidip de çok fiyakalı bir şirkette networkçü olmak, yazılımcı olmak, projeler yönetmek, eğitimler almak istediğim için kaçtığımı düşünüyor. Ya da daha doğru ifadeyle söyleyelim, öbür türlü bir olasılık beyninin en ufak bir hücresinde dahi olamadığı için, fabrika ayarları olarak olayı böyle görüyor. Ama onu suçlamıyorum, herkes böyle düşünüyor. Herkes böyle olduğuna emin.
O yüzden mütemadiyen bana iş buluyor. Tanıştığı, görüştüğü firmalarda görüşmeler ayarlamaya çalışıyor. Peki ben normal bir insan gibi davranıp, neden daha ilk konuşmamızda açıkça "teşekkür ederim ama ben şu ara iş bakmıyorum, aslında uzunca bir süre bir daha bu konuda çalışmak, bilgisayar network switch server yazılım falan görmek istemiyorum" demedim? Eh çünkü ben normal bir insan değilim, çünkü ben buraya da bir süre önce yazdığım gibi DÜNYANIN EN SALAK İNSANIYIM!
Bu noktada ufak bir bilgilendirme yapayım: Tonlarca kişilik sorunum ve travmamım arasında bir de bu var, beni tanıyan hemen hemen herkesin çok geçmeden fark ettiği. Bende "hayır" yok. Ben de farkındayım gerizekalılığımın ama engel olamıyorum, karşımdakilere kesinlikle hayır-olmaz-yok-istemiyorum diyemiyorum. Bu yüzden bana çoğu şeyi yaptırabilirsiniz, ezip geçebilirsiniz, istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Bknz-->eski işyerimdeki ben. Çok çok zorda kalırsam cevap vermiyorum, sessizce uzaklaşıyorum veya hayır'ın etrafından dolaşıyorum. Ama açık bir şekilde karşımdakini reddetmeyi beceremiyorum. Olmuyor.
Aynı şekilde bu insana da gerekli tepkiyi vermediğim için önceki gün bana bir yerdeki eski bir tanıdıkla görüştüğünü, beni çok övdüğünü söyleyip, gidip görüşmemi istedi. Firmadaki o eski tanıdığın telefonunu falan verdi. Ben de aradım ve bugün için randevulaştık (aferin bana). Bakın hatırlatıyorum, kesinlikle istemiyorum. Ama kalktım gittim bugün işyerine. Ve bir kez daha kendimden, dünyadan, hayattan her şeyden nefret ettim.
Toplantı odasında oturup, şirketin sahipleri olan amcalarla (allahım hala mı amca hala mı be, benim aklım hiç büyümeyecek) konuştuk. Bir yandan da insan kaynakları şeysi oluyormuşmuş, herhalde benden küçüktü, o da beni gözlemliyor fark ediyorum - evet dünyanın en salak insanıyım ama gözlemlendiğimi anlarım - ve konuşuyoruz. Ama o kadar salağım ki. Ben orada olmak istemiyorum, yazık onlar da iş istediğim için geldiğimi düşünüyorlar. Ben zar zor nefes alıyorum onlar ne işi yaptıklarını, benim ne işi yapacağımı anlatırlarken. Allahım ölmek istiyorum, adamlara nasıl ayıp ediyorum vakitlerini çalıyorum. Aldığım sertifikaları soruyorlar, evde hepsi isimleri ne bilmiyorum hiç diyorum. Topoloji diyorlar, tahtaya subnet yazıyorlar, kekeliyorum, bilmiyorum ki. İngilizce konuşuyor amca karşımda tek kelimesini dahi anlamıyorum ama o cevap vermemi bekliyor, kelime kelime bir şeyler geveliyorum. Anlamasında sorun yok da konuşmada tabiki, diyor. Masanın altında kaybolmak istiyorum. Bu arada öbürü habire beni gözlemliyor. İş görüşmesi gibi değil, daha çok amcalar benimle muhabbet ediyor, hakikaten. En kötüsü ve belki de en çok koyanı ise sonunda asıl görüştüğüm amcanın, ona önerildiğim amcanın bana aklımın karışık göründüğünü söylemesiydi. Ne işi yapmak istediğine karar vermen gerek dedi bana. İnsan sevdiği şeyi yapmalı dedi. Ölmek istedim. Tam anlamıyla orada o sandalyede yok olmak istedim. Yarım saatliğine karşıma oturmuş bir insan bile kafamın halini görebiliyorsa bu kadar net bir şekilde, neden dünya hala böyle, neden hiçbir şey düzelmiyor? Onlar networkten bahsederken ben kendi içimde kriz geçiriyordum evet, ama bunu nasıl fark etmiş olabilirler? O gözlemleyen çocuk bile bilgisayar işi yapmak istemiyor dedi sonunda. O kadar mı belli ediyorum? Allahım aslında nasıl da istedim, orada o bir saatte dedim ki içimden keşke sevsem keşke sevebilsem lanet olsun keşke normal bir insan olup gelip burada sizinle çalışabilsem harikalar yaratabilsem, keşke üniversitede 5 koca yılımı heba eden şeyi yapabilsem. Ah nasıl da istedim normal olabilmeyi..Ne kadar mutlu olurdum o zaman, ne kadar rahat, ne kadar normal..
Ama yapamıyorum, olmuyor. Bana sonunda bir baba edasıyla dedi ki gidip bir düşün sen bunları, ona göre bana cevabını bildir, bizimle çalışmak istersen anlattığımız gibi. Oradan çıkıp, yolda ne kadar yürüdüm bilmiyorum. Nereye gittiğimi fark edemiyordum, nasıl yürüdüğümü bilmiyordum. Karşımdan okuldan yeni çıkmış çocuklar, gençler geliyor. Mutlular, hafifler. Yanımdan geçen arabalar beni ezsin, hiçbir şey hissetmeyeyim istiyorum. Bir şeyler yanlış, her şey yanlış, benimle ilgili herşey yanlış. İstediğim türde işlerde çalışamam çünkü mezun olduğum şey yüzünden ve o konularda tecrübelerim olmadığı için almazlar. Olmamı bekledikleri şey de olamıyorum çünkü yapamıyorum, beceremiyorum, kafam da basmıyor, bünyem de kaldırmıyor. Kendime özel araf dizayn etmişim, onun içinde karanlığı kovalıyorum. Benim bu dünya üstünde yapabileceğim hiçbir şey yok. İstediğim şeyleri yaptırmıyorlar, yapamam. İstemediğim şeyleri de yapamıyorum. Hiçbir işe yaramıyorum ben. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Beynimden de gelmiyor. Bu lanet ülkede bana bilgisayar mühendisi diyorlar ama kafam zerre kadar basmıyor. Bu ülkenin sınavları bana ingilizce biliyor diyor ama bilmiyorum, konuşamıyorum, anlamıyorum. Dışarı çıkarken korkuyorum biliyor musunuz, ya birine denk gelirsem de yine beni kandırırlarsa diye. Elimde olmadan gene bir şeylere hayır diyemezsem de ne bileyim gene istemediğim bir şeyler satın alırsam, istemediğim bir şeyler yapmak zorunda kalırsam diye. Uyumak istemiyorum şimdi, sabah olsun istemiyorum. Çünkü yarın yapmam gereken bir konuşma var. Bir reddetme var. Ve nasıl yapabileceğime dair en ufak bir fikrim bile yok.
Ben bunu kendime niye yapıyorum? Tek suçlusu ben miyim? Sadece ben olamam. Tüm suçun sahibi ben olamam. Lütfen ben olmayayım. Birileri de bundan suçlu olsun. Buna başkaları sebep olmuş olsun. Hepsini kendime ben yapmış olamam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...