28 Ocak 2015 Çarşamba

Erbuğ Kaya'nın "Giddar"ı

Azad'dan ruhlar kaçıyor. Arkonyalılar sonunda ölümün kesin olduğu bir savaşa gidiyor. Bir Shelian kadını, ormanını bırakıp, yıllar önce kaybolan babasını aramaya çıkıyor. Bir kara kraliçe, tanrılara inananlara dehşet saçıyor. Değiştirilmişler, Dhrazma'nın gelmesini bekliyor. İki korsan, gördüklerini bile bilmedikleri izleri takip ediyor. Sarı bir dev, zalimliğe karşı çıktığı için taş ocağına gönderiliyor. Ve onurlu bir şövalye, tüm Giddar'ı değiştirecek bir seçim yaptığını bilmeden, akademiden mezun oluyor.
İşte krallıklarla ve tanrı/tanrıçalarla dolu Giddar'a tam da böyle bir zamanda konuk oluyoruz. Sanki kocaman bir fırtına kopmadan hemen evvel, Erbuğ Kaya bizi olayların tam göbeğine, oraya bile gittiğimizin farkında olmadan fırlatıveriyor. Giddar, güneyden kuzeye irili ufaklı krallıklarla dolu bir dünya. Etrafını çepeçevre saran denizle beraber güneydekileri ve kuzeydekileri de birbirinden ayıran koskoca bir duvarı var. Eh duvar olan her yerde bir de o duvarı koruyacak askerlere ihtiyaç var, Rox şövalyeleri tüm onurlarıyla yapıyor bu işi. Fantastik kurgunun en güzel elementleri şövalyeler, kılıçlar, zırhlar, at üstünde yolculuklar, tekin olmayan hanlarda konaklamalar, karanlık ormanlar, büyü, bol bol büyü, insanları parmaklarında oynatan tanrılar/tanrıçalar..Giddar'da hepsi var. Tüm fırtına esasında bir sorunun etrafında patlıyor; tanrılar ne istiyor? Güçlerini nereden alıyorlar? İnsanlar onlara inandıkları için mi varlar? İnsanın özgür iradesi diye bir şey var mı, olabilir mi? Dinlerin olmadığı bir dünyada her şey daha mı iyi olurdu?
Erbuğ Kaya, kaynak: Frp.Net
Erbuğ Kaya'nın yarattığı dünyada birbirinden farklı birçok karakterle, neredeyse tüm Giddar'ı dolaşıp bu soruların cevaplarını arıyoruz. Kaya'nın kendi sitesinde belirttiğine göre 1997 yılında başlamış Giddar. 2002'de de yazmaya başlamış kurguladıklarını. 6 yıl yazımı süren Giddar'ı okuduğunuzda hakikaten inanılmaz bir emekle karşı karşıya olduğunuzu görüyorsunuz. Tüm detaylarıyla, kendi içinde tutarlı olan bir dünya, bir yaratılış miti, hikayenin her bir noktasında bir bağlantısı olacak çeşit çeşit karakter yaratmak ne kadar zordur, biliyorsunuz kanımca. Kaya'nın oluşturduğu 9'lu evren anlayışı, tüm karakterlerin bu sistem içindeki yerleri, her şey gayet takdire şayan şekilde oluşturulmuş.
Ama..
Tüm bunları okurken kocaman bir eksiklik, bir tatsızlık geliyor damağınıza. Genel anlamda dünyayı, Giddar'ı, karakterleri seviyorsunuz ama bir olmamışlık çarpıyor gözünüze. Ortalara doğru artık emin oluyorsunuz, bir şey zayıf geliyor. Tamam bu konuda fikir belirtebilecek en iyi uzman ben değilim, kabul ediyorum. Hatta belki yanlış bir tespitte bulunuyor bile olabilirim. Ama bunca yıllık okuma tecrübeme ve okuduğum kitapların hatrına, fark ettiğim durumun bu olduğunu söyleyebilirim. Bir yemeğin çok iyi olduğunu anlayabilmek için illaki 5 yıldızlık bir yemek ustası olmak gerekmez, eğer doğru düzgün bir damak zevkiniz varsa anlayabilirsiniz. Kitaplar konusunda da aynı şey geçerli. Evet ben de yazmaya çabaladığımda kafamda Tolkien cümleleri uçuşurken çıkıyorum yola ama bir dönüp bakıyorum yazdıklarıma, Alacakaranlık bile daha edebi kalıyor cümlelerimin yanında. Giddar'da da onca emeğin, yaratılmış olan o müthiş dünyanın başka bir şekilde anlatılmasını bekliyor insan. Her yazarın farklı bir dili vardır, doğru. Ama Giddar'ı okurken her şey çiğ kalmış gibi geliyor, oluşturulan o dünyanın tarzında bir dil kullanılmadığından, kafanızda bir şövalyeli fantastik dünyada şömine karşısındayken, Kaya'nın cümleleriyle birden kendinizi 21.yy.ın bir kafesinde buluyorsunuz.
Bu tarz meselesinde önemli bir nokta da kitabın sunuluş biçimi. Kalkedon'un basımı özellikle kapak tasarımı ile bir şahane. Zaten kitapçı rafında gördüğünüzde sizi ilk cezbeden bu oluyor. Ben bunun da bir adım üstünü hayal ettim. Bu kapağın böyle derimsi sert bir kapak yapıldığını, Giddar kelimesinin ve o sembolün hafif kabartmayla işlendiği düşünsenize bir. Ne deli olur ama!


Giddar'ı netten sipariş ederseniz Babil'de 20,30 tl gibi oldukça iyi fiyata var. link
Kitabın ikincisi Beşlerin Çağı adıyla çıkmış durumda. En ucuzu Idefix'te görünüyor (link) 18 tl.
Erbuğ Kaya'nın web sitesi-->http://erbugkaya.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...