9 Ağustos 2014 Cumartesi

kaybolan rüyalar ve korkutucu çocuklar

Küçükken, yani öyle iyice küçükken de değil böyle nereden baksam bir üniversiteye başlayana kadar, bazı rüyaları tekrar tekrar görürdüm. Böyle devam eden hikaye örgüleri şeklinde değil de aynı rüyanın farklı versiyonlarını nedeni belirsiz bir şekilde çok alakasız zaman aralıklarıyla görmeye devam ederdim. Bunlardan birisi aklıma geldi bugün ve artık görmediğimi bilmeme bunun bir rüya serisi olduğunu bilmeme rağmen, düşündüğümde sanki geçmişime ait bir anıymış gibi gelmedi. Başka birinin yaşadığı bir hayatı bir kitaptan bir filmden bir diziden öğrenmişim de onu hatırlıyormuşum gibi geldi. O rüyaları gören ben değilmişim gibi. O anılar bana ait değilmiş gibi. Hatırladığım rüya serisi, ben küçükken böyle 8-9 yaşlarında sarışın bir erkek çocuğunun rüyamda peşimde dolaşmasıydı. Karanlık, çıkışı olmayan bir okul benzeri yerde ben sınıftan sınıfa anlamsız bir şekilde dolaşırken o da peşimden gelirdi. Bazen direkt peşimden gelmez, gittiğim sınıfta pat diye yanımda belirirdi. O okulda neden öyle amaçsızca dolaşırdım bilemezdim. Sınıflarda öğrenciler vardı, hissedebiliyordum ama göremiyordum. Hani sit-com'larda hep bir kanepe vardır, o kanepenin önünde de bir televizyon. Ve biz o televizyonu hiç göremeyiz çünkü kamera oradadır ve hep kanepede oturur kahramanlarımız. İşte sınıftaki öğrenciler o televizyondu benim için. Hem çocuğu yanımda görüyor hem de karşıdan bakıyordum kendime ve çocuğa. Çocuk dediğimde ise böyle bir sevimlilik güzellik aramayın rüyada, hollywood gerilim filmlerinde çocukları kullanmayı keşfetmeden çok önce keşfetmiştim ben 'bir gerilim öğesi olarak çocuk' olgusunu. Çirkin, kötü veya sevimsiz değildi çocuk. Sadece korkutuyordu onun varlığı beni, peşimi bırakmıyor dibimde bitiyor ve sadece bakıyordu. Normal bakıyordu, birşey ister gibi ya da birşey der gibi değil. Sadece bakıyordu. Bazen bana bile değil, yere, uzak bir noktaya. Ortamın karanlık-loşluğundan mıdır nedir böyle parlak sarışın değil de kirli sarı gibi gelirdi saçları. Yıllar geçerken, ben 7'den 17'ye doğru giderken ve o rüyayı görmeye devam ederken çocuk hiç büyümedi. Hep o yaşta, hep o görüntüde yanıbaşımda belirmeye devam etti. Ve ben onu her görüşümde korkudan öldüm öldüm dirildim, kaçmak istedim. Hiç bir kere de durup neden beni takip ediyorsun kimin çocuğusun sen demedim. Hep kaybolsa keşke gelmese peşimden dedim.
Ve çok uzun zamandır görmüyorum sarışın çocuğu. Kayboldu, öyle birden bire.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...