Hepsi bıkkın, topu daha dün oynamışlar hem de onun, ufak tefek olanın eski topuyla. Kaçmış gene o ürkütücü evin bahçesine zaten. "Baban izin vermez" diyor uzun olan. Biliyor hepsi, sümüklünün babası pimpirikli, topu sadece oğlu dokunsun diye aldığını. "Abimin topunu alacağım ben" diyor o zaman çelimsiz olan. Hepsinin gözleri kocaman açılıyor, "Delirdin mi sen? Hepimizi öldürür" diyorlar. "Akşama kadar gelmeyecek ki, fark etmez bile" diyor o, çocuk aklı, her zaman cesur oluyor. Çaktırmadan, tüy gibi adımlarla ilerliyorlar eve. Her yer uykuda, kapı, halılar, merdivenler. Diğerleri kapıda gözcü olarak kalıyor, o ilerliyor. Abisinin odasına yaklaşıyor, kendi nefesini bile duyamazken bir ses geliyor kulaklarına. Evin diğer tarafından. Peşinden gidiyor, topu unutup. Ses öyle derinden öyle anlaşılmaz ki. Tavan arasından geliyor.
O loş, boğucu havanın doldurduğu tavan arasına çıkınca her şey susuyor. Etrafına bakınıp duruyor, nerede o ses, nereye gitti diye. Aniden bir düşme sesi geliyor, korkudan ödü patlayacak halde koşmaya başlıyor. Tam o sırada ayaklarının dibinde bir kitap buluyor. Ona çarpıp devriliyor. Şaşkınlıkla kitabı alıp, koşuyor arkadaşlarının yanına. Anlatıyor, onlar da duymuş oluyor sesleri. Korkuyla birbirlerine bakıyorlar, kitabı ortalarına alıp çimenlerin üzerine oturuyorlar. Her biri dokunmaya, okumaya korkuyor. Sonunda güvenebilecekleri, diğerleri gibi yetişkin olmayan bir yetişkine, şişman olanın büyükbabasına götürüyorlar kitabı. Yaşlı adam onları dinliyor, sonra oturtuyor etrafına. Kitaba dünyanın en değerli hazinesiymiş gibi dokunuyor, "Pekala çocuklar" diyor, "öyleyse hikayeyi dinleme vaktiniz geldi."
Bu yarı Amerikan yarı çocuk filminden fırlamış gibi duran sahne küçükken hayallerimden biriydi. Elime ilk kitabı aldığımdan, o kokusunu ilk defa alıp, kağıda ilk defa dokunduğumdan beridir belki de. Bir gün sihirli bir kitap bulacağım, o beni ve arkadaşlarımı Jules Verne türü maceralara, Indiana Jones deliliklerine sürükleyecek. Sonra, çok sonra, çocukların bayıldığı bembeyaz bir ihtiyar olduğumda da bunları torunlarıma anlatacağım ve görevi onlara geçireceğim.
Tamam tam olarak böyle olmasa da elime böyle esrarengiz diyebileceğim yollarla bir kitap geçti. Peki tamam, o kadar da esrarengiz değildi. Olsun, o elime geçince ben direkt hayal ettim. Ankara'ya yeni taşınan bir arkadaşım bu yeni evinin bodrumunda önceki sahibinden kalma koliler buldu. İçlerinde pek çok ilginç antika diyebileceğimiz kitaplar, dergiler olan bu kolilerden çıkan bir kitabı isminden ötürü sevebileceğimi düşünerek bana hediye etti. E tabi bu işlem de etrafım kitaplarla çevrili halde, kitapçıdayken olunca benim hayal gücüm hemen devreye girdi. Çünkü mevzu bahis kitap "The King of Ireland's Son" isminde 1930 ocak basımı, neredeyse bir tarihi eser. Sayfalarında yılların, küflerin, belki böceklerin - ki ölüsü çıktı bir tane -, onları çeviren kim bilir kaç parmağın izleri, çiller, benekler var. İç sayfasının üst kısmında "Gift of Dr.Huntington" yazıyor, kokusu küf dolu. Ama bir o kadar da sarhoş edici.
Padraic Colum |
Bu 1916'daki kapak, bendekinin de kabının içi böyle mi, tabi onu bilemiyorum. |
Colum'un seçtiği masal İrlanda kralının en büyük oğlunun büyücünün kızlarından biri olan Fedelma'ya aşık olup, onu elde etmesi, birlikte kaçmaları ve krallığa doğru yol alırken başlarına gelenlerin oluşturduğu hikaye. Hem başlarına bir sürü olay geliyor, hem de yürürlerken birbirlerine hikayeler anlatıyorlar. Kedilerin kralının İrlanda'ya gelişini dinliyoruz mesela, Keçi derili Gilly'nin hikayesini öğreniyoruz, Kızıl Kale'ye düşüyor yolumuz, Sisler Ülkesi'nden geçiyor, Spae Kadın'ın rehberliğinde sevenlerin kavuşmasını, kötü büyülerin bozulmasını, kaybolmuşların yolunu bulmasını izliyoruz. Colum'un dili öylesine lezzetli, eğlenceli, masalsı ki. Satır aralarında günümüzde gördüğümüz bildiğimiz hikayelerin kökenlerini bile bulabiliyoruz neredeyse.
Bu macera dolu, sevimli 316 sayfanın Türkçe'sini göremesem de şimdilik, netten okuyabileceğiniz sürüsüne bereket yer var. Librivox'tan indirilebiliyor hem yazılı hem sesli versiyonları. Heritage-History'de kapakları, illüstrasyonlarıyla birlikte tam metin var. Ve tabiki neredeyse tüm klasikleri bulabileceğimiz Project Gutenberg hali hazırda html olarak sunuyor tüm kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder