7 Şubat 2012 Salı

Şurada, "Tek Kişilik Konuşmalar"da okudum az önce.

-artık onun bana bir şeyler anlatmasını istemiyorum.
-Neden?
-çünkü o anlatınca dinliyorum. dinleyince onu çok özlüyorum. kurduğu her cümle beynime kazınıyor ve her birini tek tek hatırlamak beni çok mutsuz ediyor.
-Ne olacak peki?
-keşke benimle konuşmayı sonsuza kadar kesse, kendiliğinden. birden yok olsa ortadan sanki hiç varolmamış gibi.
-O zaman sen onu arayıp bulmaz mısın?
-büyük ihtimalle ararım. belki bulurum. o benimle konuşmasa da ben yine gider ona gülümserim, kaçamak kaçamak bakarım. onu severim.
-Neden böylesin, neden kendini üzmeye bu kadar meyillisin?
-ne bileyim. bi sorun var bende. bak yine hep bende. halbuki anlatan o, neden suçlu hep ben oluyorum?
-Belki o da sadece sana anlatmak istiyordur. sana bir şeyler anlatmayı seviyordur.
-ne kadar iyimsersin. ne zaman senin istediğin şeyle gerçekte olan şey bir olmuştur ki. ben pek görmedim.
-Belki dedim zaten, belki'nin muğlaklığına inanıyorsundur herhalde.
-ben hiçbir şeye inanmıyorum, sen de bunu çok iyi biliyorsun. 

Bunun üstesinden gelebilen var mı? Bir yolu, bir çözümü var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...