30 Ağustos 2011 Salı

Bayramlık

Benim bir sürü kalemim var. Kitaplığımdaki çeşitli boy ve ebatlardaki birkaç kalemlik içerisinde yine çeşitli boy ve renklerde kalemler. Bir de her daim elimin altında olsun diye bilgisayar masasının üstüne koyduğum bir kalemlikteki kalemlerim var.
Bir tanesiyle olan ilişkime cidden karar veremiyorum artık. İşin içinden çıkamıyorum. Çok eski bir kalem bu. en güzel yazılarımı onunla yazdım, en içimden gelerek yazdıklarımda onun payı var. Ama yine bu yüzden en çok yıprattığım da o. Kullanırken kıymetini bilemediğim, hep hırpaladığım, farkına varamadığım ama sonra yokluğunda hep onu aradığım kalemim. Elime en iyi uyum sağlayan, en rahat ettiğim, yazması en kolay gibi görünen o.
Bana iyi gelmediğini düşündüğümden, birbirimizi de iyice hırpaladığımızdan, bırakmıştım onu. Uzunca bir süre inat ettim, kullanmadım. Başka kalemler denedim. Çok uzun yazamadım hiçbiriyle, onunla yazdıklarım kadar. Okunacak birşeyler bile olmadı diğerleriyle yazdıklarım. Sonra bir gün yine aldım elime, kendisi geliverdi hatta. Sevindim, hiç olmadığı kadar sevindim. İçimde anlam veremediğim bir umut doğdu. Neler yazardım şimdi onunla diye ilhamla doldum. Ama cümlelerimin arasında teklemeye başladı. Kırılıp durdu ucu. O kırıldıkça, hata yaptıkça ben yıldım. Gene de geri döndü bana. Ben de açıp biraz ucunu, yazmaya geri döndüm her defasında.
Ama o da kırılmaya devam etti. Hep tam hızımı almış, yazılarıma onunla ilhamlar katarken, o hep bir yerde bozdu. En "hah tamam şimdi eminim, bozmayacak" dediğim anda bir bozukluk yaptı. Ve ben gene yıldım. Elimden atmaya çalıştım onu. O gene geri döndü.
Aksi gibi tüm bunlar yüzünden kendimden emin de olamaz oldum. Tam onun hakkındaki fikirlerim otururken, o bozuldu, ben fikirlerimi değiştirdim. Bir an onun en sevdiğim, bana en uygun olan kalemim olduğuna karar vermişken, öbür anda aslında diğer kalemleri de denemem gerektiğini düşündüm hep. O her yazıya uygun bir kalem değilmiş gibi geldi çoğu kez. Daha uygun kalemler aramak istedim. Elime daha rahat gelen olacağını düşünmedim ama daha süslülerini aradım. Daha güzel görünenlerini. Ama hiçbiri elime onun kadar rahat gelmedi, uymadı.
Şimdi diyorum ki eğer o en sevdiğim kalemim olsaydı, başka başka kalemler denemek ister miydim? Peki başka kalemler denedim ve hala daha denemek istiyorum ama bu arada neden elim hep onu arıyor? Bu onu benim için vazgeçilmez mi yapıyor? Aklımda hep onun olması diğer kalemleri onun yerine koyamayacağım anlamına mı geliyor?
Bir de tabi kalemin davranışlarından kendime anlamlar çıkarmamam gerek. Sonuçta kalem.
Değil mi?

Hepimize bayram olsun bu üç gün. İyi bayramlar ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...