1 Mayıs 2011 Pazar

The Runaways (2010)


Rock'n Roll, 1940'ların sonuyla 50'lilerin başına denk düşen yıllarda Amerika'da ortaya çıkmış bir müzik türü. İlk başlarda blues, country, jazz ve gospel gibi türlerin etkilediği bir karışımdan oluşmuş olsa da o zamandan bu yana geçen 60 yılda, 20'nin üzerinde türe bölünerek en fazla dinlenen ve satan müzik türü olmayı başardı.
Runaways grubu ise "She started dancing to that fine fine music/Her life was saved by rock and roll" dediğinde yıl 1976'yı gösteriyordu.The Runaways bu sırf (15-16 yaşlarındaki) kızlardan oluşan rock grubunun kuruluşunu ve bir anlamda birkaç yıl içerisindeki ani yükselişi ile dağılışını anlatıyor. Asi ve sert kızımız Joan Jett elinde elektrogitarıyla hep hayalini kurduğu müziği yapmak için fırsat kollayarak ortalıkta takılırken, bir gece zamanın ünlü ama kaçık ruhlu prodüktörü Kim Fowley'la karşılaşıyor ve derdini anlatmayı başarabiliyor. Fowley, diğer bir aynı yaştaki bateri çalan Sandy West ile Joan'ı bir araya getiriyor ve Runaways'ın temelleri atılmış oluyor. Basçı Lita Ford ve gitarist Robin ile de grup nerdeyse tamamlanıyor. Vokalleri ilk başta Joan yapıyor olsa da Fowley, zamanın ruhuna uygun olması için bu kızların ön sırasına bir tane de sarışın bir bomba niyetine bir eleman geçirmek amacıyla Cherrie Currie'yi buluyor.
Amerika'nın orta ve alt sınıfının 70'lerin sonundaki hali içinde dağılmış aileler, ilgisiz anneler,alkolik babalar,uyuşturucu,şöhret ve rock müziğin neon ışıklarla ve dumanlı görüntülerle dansı ortaya seriliyor böylece hikayede. Başıboş gençlerin ani gelen şöhret ve istediğini yapma ortamında nasıl ani yükselişler ve düşüşler yaşadıkların gibi klasikleşmiş konuların etrafında dönmesinin yanında film çoğunlukla yaşanmış gerçek durumları gösteriyor, yer yer değiştirilmiş ayrıntılarla. Cherrie Currie'nin yaşadığı o yıllara dair yazdığı Neon Angel kitabından uyarlanan senaryo gerektiğinde yavaş gerektiğinde hızlanarak rock ruhunu yansıtmaya çalışıyor, tabiki 70'lerin rock'ından bahsediyoruz. Led Zeppelin'in Stairway To Heaven'ının, Queen'in Bohemian Rhapsody'sinin, Sex Pistols'ın Anarchy in the UK'nin ve The Ramones'in olduğu yıllar.
Runaways hakkında daha önce birçok program ve film hazırlanmış ancak böyle sansasyonel oyuncularla çekilen ilk anlatım bu seferki. Kim Fowley karakterinde Michael Shannon belki durumu iyiye çevirmeye çabalasa da Dakota Fanning'in baygın bakışları Cherrie Currie'yi yeteri kadar hissettirememenin yanında Fanning'i resmen dayanılmaz kılıyor. Kristen Stewart'a ise tarafsız bakmak - tüm filmografisini izlemiş bir sinefil olarak en azından benim açımdan- mümkün değil. Film birşeyler anlatmaya çabalıyor, gösteriyor ama gene de en iyi kısımları oyuncuların kendileri tarafından yapılan performanslar oluyor. Bu yüzden en azından kulaklarımızda Cherry Bomb'ın lezzeti kalarak bitirelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...