Evet, her yerdelerdi. İstisnasız, bastığım her kaldırımın üzerinde. Anlam veremedim o sırada, kendimi hafiften tepeme atıştırmaya başlamış yağmura odaklarken. Sonra tam sağlık ocağının önündeki kaldırımı da atlatmış, parkın yanındakine geçmiştim ki gözlerim beynime soruyu yöneltti: "Niye böyle her kaldırımda çekirdek var ki? Bu insanlar özellikle mi atmış bunları? Ya da biri bir gece elinde çekirdek poşetiyle kaldırımların hepsine serpiştirmiş. Yo yo başka bir açıklaması olamaz. "
Ama vardı. Yine aynı sırada, kafamı kaldırdım ve karşımda hepsinin de önlerinde tuttukları avuçlarında çekirdek dolu 3 kişi - ortada bir anne, iki yanında iki küçük çocuk - belirdi. Aynı kaldırımda karşılıklı yürüyorduk. Ben mantıklı bir açıklama ararken onlar son sürat yedikleri çekirdeklerin kabuklarını kah elleriyle kah direkt dudaklarının ucundan tükürerek yere savuruyorlardı. Evet, kaldırıma. Sanki kendi aralarında görünmez bir kim daha çok kabuk saçacak yarışması varmış gibi. O anda benim için de herşey aydınlandı tabi. Tıpkı dekolte giyeni taciz etmek gibi çekirdeği özellikle sokakta yemek ve kabuklarını bulabildiğin her yere tükürmek de benim bilmediğim ama öğrenmiş olduğum bir kanundu.
Mesudum, bahtiyarım. Bugün de boş durmadım, memleketin engin bilgi-görgü sahibi insanlarından birşeyler öğrendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder