40 yaşına gelmiş Lisa Miller'ın üniversiteye giden boyunca bir kızı ve neredeyse 20 yıllık bir evliliği vardır. New Jersey'de tıpkı onlar gibi üst-orta sınıf ailelerle, karbon kopyası gibi hayatlar sürerek yaşayıp gidiyordur. Ama ne olursa olur, sorumsuz kocası kumarda falan paraları hiç edip, evliliklerini de darmaduman edince, Lisa'nın hayatı tamamen alt üst duruma gelir. Artık ne bir evi ne de kocası vardır, üstüne üniversitedeki kızına bakması ve kendini geçindirebilmesi için bir iş bulması, hayatını yeniden kurması gerekiyordur. Eski dostlarından biri olan ressam Maggie'nin yanına taşınır önce. Brooklyn'de ufak bir apartman dairesinde yaşayan Maggie'ye sığınır daha doğrusu. Kızı Caitlin şimdilik değişim öğrencisi olarak Hindistan'da okuyordur ama sonuçta Lisa'nın bir iş bulması gerektiği için çıkar 20 yıl sonra gerçek dünyaya iş kovalamaya. Evlenip çocuk büyütmek olaylarına daldığından yıllar önce bıraktığı iş dünyasına 40 yaşında geri dönmek elbette kolay olmaz. Onca yıllık deneyimsizliği yüzünden en dipten başlaması gerekir ama yaşından dolayı da o pozisyonlara kabul edilmez bir türlü. Dahası dünya onun bildiğinden çok daha farklı, çok daha manyak bir hale bürünmüştür, internet, sosyal medya, her şey çıldırmış bir haldedir ve Lisa onun jenerasyonundaki herkes gibi bunlara alabildiğine yabancıdır. Aylar süren başvurular ve geri çevrilmelerin ardından bir akşam bir barda tanıştığı Josh ismindeki genç bir dövme sanatçısı Lisa'yı kendisi gibi 26 yaşında zannedip, flört etmeye çalışır. Doğrudur aslında Lisa hiç de yaşını göstermiyordur ve egzantrik dostu Maggie'nin aklına şahane bir fikri getirir bu: Lisa'nın yaşını 26 yapacak ve işlere öyle başvurmasını sağlayacaklardır. Böylece yaşı hakkında yalan söyleyip, görünüşünün verdiği avantajla da Lisa Empirical Yayıncılık'a asistan olarak kabul edilir ve bir yandan hem bir 26 yaşındaki genç bir kadın olmaya çalışırken bir yandan da 40 yaşındaki gerçek kimliğini gizlemeye çalışmaya başlar.
"Younger" işte bu konusuyla beni tam on ikiden vurdu. Görür görmez izlemeliyim dedim (Herhalde ilk sezonun sonlarıydı benim diziden haberim olduğunda, 2015'te olması gerek. Şu an 4.sezonu bitirdi ve yeni sezonuna kadar arada.). Çünkü neredeyse çocukluktan gençliğe geçtiğinden beri, her yerde ve her durumda yaşından küçük gösteren bir insan olarak, dahası 30 yaşına gelip de hayatının tamamen saçma bir noktasında elinde hiçbir şey olmadan ortada kalmış bir salağı olarak sanki taa okyanusun öte yakalarından bile olsa sesleniyor gibiydi şenlikli şenlikli. Şu an şu halimle çıkıp bir ortaokulun kapısına gitsem, sınıfa girsem otursam ders dinlesem kimse de sen kimsin ne yapıyorsun burada demez mesela. Ama nalet olsun ki kimliğimde 87 yazmaya devam ettiği sürece hayat çok zor hale geliyor benim için. Bu yüzden resmen yüzümde meraklı ve heyecanlı bir gülümseme ile izlemeye oturdum Younger'ı ve Lisa'nın milenyum gençliğine ayak uydurma mücadelesini.
Dizinin hikayesi esasında Amerikalı yazar Pamela Redmond Satran'ın aynı adlı kitabından geliyor. Doğan Kitap'ın ilk baskısını şubat 2016'da yaptığı kitap bizde "Keşke Genç Olsaydım" olarak çevrilip, yayınlanmış durumda. Sırf diziyi sevdiğim için indirdim e-kitabı ama çok da okumak içimden gelmiyor açıkçası. Şöyle bir baktığımda diziden farklı birkaç ufak tefek şey göründü gözüme ama kim bilir kitap da kendi içinde okunması zevklidir.
Diziyi izlenesi yapan ise sadece bu, kitaptan gelen hikayesi değil elbette. 20'şer dakikalık bölümleri alabildiğine eğlenceli ve hemencecik izleyip, bonibon gibi tüketebiliyorsunuz. Sıkmıyor, kasmıyor. Başrolde neredeyse tüm o 20 dakikalar boyunca ekranda Sutton Foster'ı izliyoruz ve kadın, komedide harbiden iyi. Yanında diğer oyuncular ise hem güzel görüntüler veriyorlar (Hilary Duff'ın o sevimli cazibesi, Debi Mazar'ın nev-i şahsına münhasır bohem çekiciliği, Nico Tortorella'nın gençlik ve libido fışkıran güzelliğiyle yarışan Peter Hermann'ın olgun boyu posu), hem de tadında karakterler ortaya seriyorlar. Arka planda ise rüya şehir New York'un Manhattan'ının Brooklyn'inin tüm o coşkusu, enerjisi, güzelliği varken yayıncılık dünyasının içinde koşturuyoruz. Tüm bu gayet yerinde formüle getirilebilecek birkaç kötü eleştiriden belki de en bahsedilebilecek olanıysa Sutton Foster'ın hiç de 26 gibi göstermiyor olması. Tamam o fizikle ve enerjiyle 40larında da görünmüyor ama en azından 30larında, olgun bir insan olduğu besbelli ve bu biraz insana izlerken ama hadi canım o kadar da değil dedirtebiliyor.
Yanisi, izleyin. Gayet eğlenceli ve 4 sezon 49 bölüm bir çırpıda bitiverecek şekilde.
Ben birinci sezondayım. bana Sutton Foster a giydirdikleri kıyafetler batıyor. Sutton Foster ve Peter Hermann'ın karakterleri bir araya gelsin istiyorum. Ama evet eğlenceli izleniyor :)
YanıtlaSilAynen kadına giydirdikleri her şey resmen ekrandan fırlayıp gözlerimi kanatıyor benim de, herhalde genç demek öyle giyinmek demek diye mi düşünüyorlar yoksa bilerek mi yapılan bir absürdlük? Yani Lisa karakteri sonuçta kırk yaşında ya, genç olarak nasıl giyinmesi gerektiğine dair çok sağlıklık fikirleri olmadığını senaryo gereği böyle mi gösteriyorlar acaba dedim bir süre. Ama sonra Hilary Duff'a giydirdikleri şeyler de bir türlü düzelmeyince (onunkiler de bir ayrı kulvarda kötü bence), anladım ki kostüm ekibinin kafa böyle.
SilSen #TeamCharles'sın yani :) Ben vallahi karar veremiyorum. Yani kadınla tabiki Charles yakışıyor ama kendi adıma bakınca iki adamdan birini seçemezdim herhalde diyorum.
ya ikisi de çok çekici insanlar da charles başka bence. josh saçı uzayıp çok şey sürülünce çok ergen geliyor bana bazen. Gerçi karakter olarak da fena bir karakter değil josh. Ama Charles hem karakter olarak güzel, hemde kendi güzel. bence yani :p
Silbana da öyle geliyor josh bak o konuda haklısın, yani artık çekim tekniğinden mi ışıktan mı renklerden mi nedir çoğunlukla böyle bir parıl parıl ergen hali oluyor. hatta ben oynayan adam kesin bizden 5-10 yaş falan küçüktür diye düşünmüştüm, ah canım yazık toyluğu ne de belli oluyor falan diyordum ama az önce baktım 88liymiş :)
Sil