18 Mart 2016 Cuma

Marlo Morgan'dan "Bir Çift Yürek"

Kitaplar hakkında yazmayalı yüzyıllar olmuş gibi, şu an bir düşündüm de. Tıpkı film izlemek gibi, kitap okumak konusunda da bir tuhaf haldeydim ama kitaplar konusundaki bu geri vites halimin yarısını aylardır süren saçma ruh durumum oluşturuyorsa yarısını da okul oluşturuyor. Nasıl bir cümle kurdum ben şimdi ya?! Demeye çalıştığım çok basitti halbuki. Aylardır ödev ve sunumlar için milyonlarca şey okumak zorunda kaldığımdan açıp da başka hiçbir şey okuyamamıştım. Trende bile bir elim tutamaktayken bir elimde derse yetiştireceğim makaleyi okuyor oluyordum. Ne kadar sinir bozucu, insanın ruhunu kemirici bir şey olduğunu anlatamam. İnsan resmen bir süreden sonra titremeye başlıyor böyle, kitaplara yutkunarak falan bakıyor, allahım azcık bir vakit olsa da iki sayfa bir başka bir şey okusam diyor ya! Böyle tamamen başka bir şey, derslerden hepsinden farklı bir şey. Off ben gene çemkirme moduna girdim hemen, ne diyordum, hah Bir Çift Yürek.
Bu sene elime aldığım ilk kitaptı Bir Çift Yürek. Bir arkadaşımı çok etkileyen bir kitap, uzun zamandır tavsiye ediyordu. Ama anlamalıydım böyle olacağını, bu kadar tavsiye edilince bende genelde ters teper. Ha nasıl mı olacağını? Şöyle ki, neredeyse nefret ettim diyebilirim. Tamam nefret biraz ağır oldu. Daha çok, bazı kitaplarla yaşadığım şeyi yaşadım, kitapla, onu yazanla kavga edip durdum okurken. Böyle en son herhalde Montaigne'le kavgaya tutuşmuştum diye hatırlıyorum, Denemeler elimdeyken var ya o an karşımda olsa olmayan saçını başını yolmak istemiştim Montaigne'in. Öyle bir şey.
Marlo Morgan, kaynak: azquotes
Aslında kitabın çıkış noktası şahane bir düşünce. Materyal kültürün en içinden, Amerika'dan bir kadının Avustralya'da bir Aborjin kabilesiyle birlikte tüm kıtayı baştan başa yürüyerek geçişini anlatıyor. Bu bir kendini bulma, dünyayı anlama, ruhu anlama yolculuğu. Dünya küremizin üstünde yürüyen en sihirli kültürlerden biri olan Aborjin kültürünün içine birinci elden bir yolculuk bu. Ama işte, bir şeyler doğru gelmiyor okurken. Her kitabın bir dili, bir kişiliği vardır ya, bu kitabınkiyse beni rahatsız etti. Oysaki çok da şahane şeyler söylüyordu her bir sayfada, her bir adımda. Ama anlayamadım, bir sinir bozucuydu Marlo Morgan'ın birinci tekil kişisi. Çok güzel bir şey öğrenmiş, çok samimi bir durumu anlatıyor mesela, o an sinir ediyor. Peh, senin de dediğin bir şey mi, bilmiyor muyuz biz onu, öyle olacak tabiki derken buluveriyordum kendimi. Kitabı çok seven arkadaşıma da dedim, kendimi çok kötü hissettim evet. Yani o bu kadar sevmişse, verdiği mesajlarla hayatına yön vermiş, bakış açısını düzenlemişse ben nasıl olur da böyle hissedebilirdim bu kitaba diye kendimi baya kötü hissettim. Ama o çok basit bir nedeni olduğunu düşündü, aynı zamanda kendim de yazdığım için, yazmaya çalıştığım için, dil benim için - kendim bile fark etmeden - oldukça önemli bir etkendi. Marlo Morgan'ın dili, tüm bu şahane yolculuğu anlatırkenki ifadesi benim için katlanılmazdı. İşte bu kadar basitti.
Okumak isterseniz siz de, benim gibi bu zamana kadar okumamış azınlığın içindeyseniz, piyasada Klan Yayınları'nın Eren Cendey çevirisi var gibi görünüyor. En ucuzu KitapYurdu'nda (16.25 tl netten siparişte.) Ben Dharma Yayınları'nın 1999 baskısını bulmuştum pdf olarak oradan okudum. Pdf olduğundan falan berbattı zaten yazımı imlası düzenlemesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...