Augustus ismini almış Octavian'ın en çok bilinen beyaz mermerden heykeli, şimdi Vatikan'da (yesin seni Vatikan) |
Anladığınız üzere Ağustos'a hiç öyle tarafsız bir gözle bakamıyorum. Diğer birçok ay ismimiz gibi bu aya da Türkçe isim verirken genel geçer takvimden esinlenmişiz, August'u kendi söyleyişimizde Ağustos'a çevirmişiz. Bu isim, (pek sarsak da olsa) bir cumhuriyet olan Roma'yı imparatorluğa çeviren bir ego topundan, bir çirkin sinir hastasından geliyor (tamam abarttım, o kadar da kötü değil belki kendisi ama elimde değil ben pek hoşlanmıyorum). Roma'nın köklü ailelerinden birinden gelen Gaius Octavius'un M.Ö.27'de yalaka Roma Senatosu tarafından kendisine bahşedilen isim bu Augustus. Anlamı kutsanmış, saygıdeğer. Benim daha çok Octavian olarak çağırageldiğim bu adam, bizzat Julius Caesar'ın vasiyetine göre onun varisi oluvermiş. Önce üçlü olarak yönetimde söz sahibi olduğu Roma'nın yönetimini ele geçirme yolculuğu oldukça aksiyon-macera-entrika-dram yüklü bir hikaye tabi (ben diyeyim Cleopatra siz deyin Marcus Antonius). Neyse konumuz o değil. Octavian imparator ve bir askeri diktatör olmasını sağlayan bu pek çok icraatıyla birlikte Roma tarihinde bir barış ve huzur dönemi denebilecek durumu yaşatmış, o da ilginç (Roma tarihinde barış ve huzur deyince bir İzlanda bir Norveç huzurunu kastetmiyoruz tabiki).
Esasında ilk haliyle 10 aylık Roma takviminde 8.ay olduğundan ilk ismi Sextilis->Sekizinci ay. Yer aldığımız kuzey yarımkürede yazın en sıcak olduğu ve bize veda ettiği ay. Ben ağustosu oldum olası sevemedim (hayır sadece gıcık Octavian yüzünden değil). Evet okul yoktu, tatildi falan filan ama çocukluğum boyunca fındık zamanıydı ağustos. O yapış yapış sıcakta babamın 20 günlük yaz izni başlardı ve biz su kaynatan arabamıza gecenin köründe atlayıp köye doğru yola çıkardık. Fındık eziyet, sıcak, kavga, gürültü, stres, küfür ve pislik demekti o uzun yazlar boyunca. Haa güzel yanları da vardı elbet. Akşam yemeğinden sonra büyükler baygın düşmüşken tüm çocuklar toplaşıp, düşük voltajlı sokak lambasının ışığı altında papaz kaçtı, pis yedili, batak oynamak güzeldi. Fındık patoza verildikten sonra koşup koşup yolun kenarına yığılmış kavsukların içine pofff diye atlamak güzeldi (sonra göceklerle taşıtırlardı o kavsuğu, dağıttınız bunu gene diye söylene söylene). Ama gene de mutsuzluktu ağustos benim için, okul başlasa da ne güzel ders çalışsam derdim (evet o kadar ucubeydim).
Şimdiyse yepyeni bir şeyler getiriyor bana ağustos. Hayatımın daha biraz iyiye gidecekmiş gibi olduğunu söylemeye çalışıyor bana. Umarım böyle, herşeyi düzelterek gelir Octavian'ın ayı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder