yoo in na etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yoo in na etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Nisan 2019 Perşembe

16 bölümlük "Touch Your Heart"

Hani bir dizi izlersiniz de orada bir çift olur, birkaç çift olur çoğu zaman da işte bunların arasında bir tanesi özellikle, kaderin işi ya müthiş bir kimya yakalar. Böyle herşey daha bir gerçek gelir izlerken, daha bir hissedersiniz, böyle taa içinizde. Ama senarist yapacağını yapar, dizi biter, onların hikayesi bitebilemez.
İşte böyle çiftlerden biri, Goblin dizisinin Sunny'si ile Grim Reaper'i idi (Yani kadın oyuncumuz Yoo In Na ile erkek oyuncumuz Lee Dong Wook oluyor kendileri). İzleyen herkesin, istisnasız herkesin bayıldığı ve dahası hikayelerinin bitmediğini düşündüğü bir çiftti onlar. Hakikaten öyleydi. Ayrı ayrı iki karaktere de yazılan replikler, her bir oyuncunun tek başına ve karşılıklı döktürmesine sebep olmuştu. Çok ama çok iyi yazılmış ve oynanmış karakterlerdi onlar. Üstüne bir de oynayan oyuncular bu karakterlere çok iyi oturunca ve kimyaları tutunca müthiş bir şey ortaya çıkmıştı.
Ama gelin görün ki o kimya büyük oranda karakterlerin kimyasıymış. İki oyuncunun yeni bir romantik komedide nihayet kavuşan bir çifti canlandıracak olması şahane haberdi ancak izleyip, bitirdikten sonra aynen böyle düşündüm. Bu dizideki karakterleri de iyiydi evet, çifti de izlemesi keyifliydi. Ama Goblin'de hissettirdikleri hiçbir şey yok ortada. Sanki ikisi de o kadar eğlencesine, o kadar sevimliliğine orada olduklarını düşünüyorlardı ki yana yakıla aradığımız, hikayelerini güzel bir nihayete erdirmek için tutuştuğumuz çiftten eser yoktu ortada.
Ama dizi aşırı sevimliydi ona diyecek laf yok. Bir zengin aile-şirket veliahtı adamla yaşadığı bir skandaldan sonra kariyeri sona erme seviyesine gelen oyuncu Oh Yoon Seo (yani bizim Yoo In Na'mız), ekranlara dönebilmek için uğraşmakta. Bu sırada bir senaryo görüyor ve bitiyor, ben bunun başrolünde olmalıyım diye senaristine yalvarıyor. Senarist de diyor ki senin oyunculuğun zaten felaket, o yüzden eğer bu rolü istiyorsan 3 ay bir avukatlık bürosunda çalışacak, azıcık tüyo kapacaksın. Böylece Always avukatlık bürosunda işe başlıyor Oh Yoon Seo ve biz de müthiş keyifli, sevimli bir ekibi izlemeye başlıyoruz. Güney Kore'nin tvN kanalında 6 şubattan 28 marta kadar 16 bölüm olarak yayınlandı dizi (Her bölüm 1'er saat.). Ben de haftalık olarak, yayınlandığı sürede izledim.
Avukatlık bürosundaki karakterler izlemesi en mutluluk verici tarafıydı dizinin bence. Keşke çok daha uzun süre çalışsaydı orada ya da hikaye daha farklı gelişseydi ve sırf orayı, onları izleseydik dedim. Adliyedeki savcılar falan izlemek en başta pek sıkıcıydı, özellikle erkek başrolümüz Kwon Jun Rok karakterinin arkadaşı olan erkek ve kadın savcıyı izlerken sinirim bozuluyordu. Ama onlar bile dizi ilerledikçe sevimlileşti, alıştım, gülmeye bile başladım.
Başroldeki çiftimiz oyuncu ile avukat ise en başta çok eğlenceli başladılar. Özellikle Yoo In Na, şahaneydi karakteri oynarken. Senaristin de büyük payı var bence, dengeyi süper tutturmuştu karakterin özellikleri için. Ama avukat rolünde Kwon Jung Rok hemen hemen hiçbir şey yapmadı dizi boyunca. Herhalde en az yorulacak oynadığı karakterdir.
Haa bir de avukatlık bürosunun başkanı ile oyunculuk ajansının sahibi adam arasındaki sahneler özellikle mutluluk sebebiydi. Büro başkanı tek başına bile ortalığı yıkıp geçiriyordu gerçi.
Sonuçta büyük bir umutla başlayıp, en başta ama bu çok sıkıcı gibi görünüyor dediğim, ardından beklemediğim şekilde kahkahalar attığım eğlendiğim, sonunda ise beklediğim şeylerin hiçbirisi olarak çıkmayan, hafif mi hafif, sevimli mi sevimli bir dizi oldu Touch Your Heart. Always avukatlık bürosunu ve ekibini alıp, başka bir dizi yapın lütfen, olur mu?

15 Mart 2018 Perşembe

Goblin : Büyük büyük bir Güney Kore dizisi

Kim Shin neredeyse 900 yıldır ölümsüz bir goblin olarak dünyada dolaşmakta, ara sıra ihtiyacı olduğunu gördüğü, yardıma değer gördüğü insanlara ufak tefek "sihirsel" yardımlar yapmaktadır. Ölümsüz olmasının nedeni olan kılıç, onu öldüren kılıç sihirli bir şekilde göğsünde duruyordur tabi bu arada. Onu, bu tüm sevdiklerinin devamlı ölümlerini izleyip de kendisinin bir türlü huzura kavuşamadığı ölümsüz hayattan kurtarabilecek tek kişi goblinin gelini denilen bir insan olacaktır. Kim Shin 900 yıldır o insanı bekliyordur. Sonunda bir lise öğrencisi, Ji Eun Tak ile karşılaşır. Doğduğundan beri hayaletleri görüp onlarla konuşan Ji Eun Tak goblinin gelini olduğunu iddia eder. Bir yandan onun hiç doğmamış olması gerektiğini söyleyen ve peşine düşen "grim reaper" da olaylara dahil olur. Tabi bu grim reaper da gidip Ji Eun Tak'ın part time çalıştığı tavukçunun sahibi Sunny'ye aşık olunca ve aynı zamanda Kim Shin'e de ev arkadaşı olunca, her şey birbirine girer.
Goblin-goblinin gelini-grim reaper, ama çok tatlısınız siz böyle be, off gene ağlayasım geliyor baktıkça.
Goblin-grim reaper-yeğen
Goblin 2 Aralık 2016'dan 21 Ocak 2017'ye kadar 16 bölüm (artı 2 de özel bölüm) olarak Güney Kore kanalı tvN'de yayınlanmış bir dizi. Bu kore dizileri olayına daldığınızda ilk karşılaştığınız dizilerden biri zaten. Tüm kore dizisi izleyenlerin - o büyük güruhun - mutlaka izlenmeli, yok şöyle müthiş yok böyle inanılmaz dediği, tüm dünyadan böyle inanılmaz iyi eleştiriler almış bir dizi. Hatta şeye bile rastladım, kore dizilerini Goblin'den öncekiler ve Goblin'den sonrakiler olarak nitelediklerine ve Goblin'den sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz artık diyenlere. Öyle bir şeyle karşı karşıyayız yani çocuklar. Böyle açıp izleyeyim diye karar verirken bile insanın üzerine bir ürperti geliyor.
ama şu sahnenin hem ikonikliği hem de kendi kendini ti'ye alması :)
Ben de o ürpertiyle başladım zaten. Hem başroldeki Gong Yoo (goblin rolündeki insan yani)'yu Coffee Prince'te izlemiştim, orada neredeyse ergenliğini görmüş, acaba bu komik şey olgunlaşınca ne işler çıkardı demiştim. Hem de konu pek zevkli görünüyordu. Dizi de harbiden mükemmel başladı. Görüntüler muhteşemdi. Ekrandan gözlerimi alamıyordum. Müzikler çok ama çok iyi gidiyordu. Goblinin ölümlü hayatını, son ölüm dakikalarını falan gösterdikleri flashback sahneleri ayrı birer sanat eseriydi. Gong Yoo acayip karizmatik bir Goryeo dönemi savaşçısı-generali olmuştu. Sadece görüntüsüyle de değil, role verdiği tüm o ruhla. Goblinin gelinini oynayan kız da hem çok masum bir yüze sahipti hem de tüm o çocuksuluğu, heyecanı verebiliyor hem de senaryonun getirdiği dramı tüm ağırlığıyla taşıyabiliyordu. Grim reaperi oynayan (bakın şimdi buna Türkçe'de ne isim verebilirim bilmiyorum çünkü çeviride direkt azrail diyor ama değil yani böyle azrailin saha elemanlarına bu ismi veriyorlar İngilizce'de eh bizde de bunun bir karşılığı olmadığına göre böyle demeye devam edeceğim) insan evladıysa resmen Gong Yoo'yu goblin olayını falan devede kulak bırakıyordu. İnanılmaz şahane oynuyordu grim reaper'ı Lee Dong Wook. Onunla ilgili her bir detay şahaneydi. Goblin ile olan sahneleri, dinamikleri hem eğlencenin dibiydi hem de aşık olduğu Sunny ile olan sahnelerinde tüm o bakışları, konuşamaması, halleri her şeyi hem komik hem iç burkucuydu. 
sanat eseri flashbackler
ama ne flashbackler öyle böyle değiller
Ya her şeyi çok karman çorman anlattım değil mi? Böyle her bir karakteri tek tek incelesem, her bir hikaye parçasını tek tek anlatsam daha iyi olacaktı ya. Ama ne bileyim hem bir yandan çok şey söylemek istiyorum Goblin ile ilgili hem de kendime engel olamıyorum düşüncelerimi sıraya koyamıyorum. En iyisi mi izlerken aldığım notlara da bakarak madde madde bir sıralayayım:
1. Müzikler ve müzik kullanımı çok güzel. Diziyi kapattıktan sonra tüm o şarkılar beyninizde dönmeye devam ediyor, bilinçaltınıza işleyiveriyor.
2. Görüntüler, kadraj şahane. Her bir karesi ayrı bir tablo gibi dizinin. Bak bak doyamıyorsunuz.
3. Konu hakikaten ilginç. Günümüzdeki hikayeyi birkaç bölüm içinde nereye gider ne olur çözüyorsunuz ve eh aman işte diye bakıyor hale geliyorsunuz ama asıl olayı, tüm karakterleri günümüze getiren olayları, yüzyıllar önce olanları büyük bir merak uyandırıcılıkla çekerek anlatıyorlar.
4. Her bir bölümün sonu çılgın noktalarda bitiyor. Her bir bölümün bitiş jeneriğine ağzınız açık başlıyorsunuz. Valla haftalık yayınlanırken izliyor olsaymışım ekranı kemiriyor olurmuşum.
5. Yan hikayeler çoğu yerde ana hikayenin önüne geçecek kadar dokunaklı ve iyi yazılmış-çekilmiş halde. Özellikle goblinin yardım ettiği insanların hikayeleri ve hayaletlerin yolcu edilişleri öylesine sahneler ki çoğu kere hüngür hüngür ağladım.
6. Komedi unsuru inanılmaz. Dizi boyunca bir anda üstünüze atılan espriler, birden bire geliveren espriler şahane.
7. Grim reaper ile Sunny'nin sahnelerinden, tüm dizi boyunca sahnelerinden tek başına dizi çıkabilecek vaziyette ve dahası kalitede. Komedi, dram, romantizm, absürdlük her şey var bu sahnelerde. İki oyuncu da tek kelimeyle mü-kem-mel olmuşlar bu rollerde. (İkisini de ilk defa burada izledim ben.)
sana diyecek bir şey yok be General
Ama...
Tüm bunların yanında, tüm o herkesin övmesinin, tüm medyanın büyütmesinin, ödülleri resmen hüpletmesinin yanında bir şeyler beni ikna etmedi. Çoğu yerde sıkıldım. Bunu itiraf etmek çok zor evet, insan bu kadar beğenilmiş, bu kadar övülmüş bir iş için böyle hissettiğini fark edince önce kendinde arıyor sorunu ama söylemek de zorundayım. Hikaye çoğunlukla tahmin edilebilir şekilde ve yavaş ilerliyor. Tıpkı bizim diziler gibi baya baya müziklerle video klip tarzında çekilmiş bir dolu bölüm var. Herkes uzun uzun bakışıyor, görüntüler evet şahane ama saatlerce görüntü izliyoruz. Hikaye ilerleyecek diye beklediğim çok oldu. Hatta çoğu zaman sırf oyuncuların mükemmelliği hatrına gözümü ekranda tuttum. Çünkü dediğim gibi şahane yazılmış ve oynanmış karakterlere sahip bu dizi. Ömrümde izlediğim en ilginç ve izlemesi en keyifli karakterlerden biriydi mesela Sunny. Grim reaper ise hem tek başına, hem de oluşturduğu her ikilide, üçlüde harikalar yaratıyor. Yıllar sonra bile açıp açıp gülmekten koltuktan düşeceğimiz sahnelere imza atıyor resmen (telefonla maceraları deyince bile kahkahalarıma engel olamıyorum:D )
Hikayenin ilerleyiş hızı ve yer yer sıkıcılığı konusunda yakınmamı yaptığıma göre sonu hakkında da çemkirebilirim. Hatta dizinin genel anlamda tadı hakkında. Tüm hikayeyi izleyip bitirdiğimde ne mutlu ne keyifliydim. Çok iyi bir iş, çok iyi karakterler izlemiş olmama rağmen ağzımda tuhaf bir tat kalmıştı. Sadece sonundan, hikayeyi bitiriş şekillerinden dolayı olamaz bu gibime geliyor. Yani tamam hiç de istediğimiz gibi, bizi tatmin edecek bir şekilde bitmedi. Ya da başka şekilde şok edici bir sonuca da ulaşmadı hikaye ama yine de. Herhalde tüm hikayenin, dizi boyunca onca espriye onca karakter dinamiğine rağmen insanın içine oturan böyle yudum yudum bir dram sızıyor ya ondandır diyorum.
Yalnız her biri bu kadar güzel mi olur bu insanların ya?! Yani her birini öyle giydir giydir koy önümüze bakalım, öyle güzeller. Tabi bunu yine belirtmekten kendimi alamadım. Çok güzeller. Seyretmesi çok güzeller. Demiş miydim? Bir de bu bir aşk hikayesi değil. Lütfen o yanılgıyla izlemeye başlamayın.

Şahane müzikleri için sizi şuraya alayım :

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...