15 Aralık 2018 Cumartesi

Claudine Sagaert'ten "Kadın Çirkinliğinin Tarihi"

Tanımı itibariyla çirkinlik bir yoksunluğa, güçsüzlüğe ve cins bozukluğuna göndermede bulunur. Çirkinlik, varlığa ilişkin bir sapmanın işaretidir. Kusura, ölçüsüzlüğe ve tutarsızlığa işaret eder. Ontolojik bakımdan çirkinlik kısıtlanmış, zayıf bir varlığa ya da kusurlu bir varlığa işaret eder. Bu tanım, sanki çirkinlik ve kadın arasında bir özdeşlik ilişkisi kurmayı mümkün kılarcasına, kadına ilişkin yapılan tanıma yakındır.
(...)Eril varlığa ilişkin olarak, erkek doğmuş olmanın onursuzluk olduğu yazılmış mıdır? Bununla birlikte 2.yüzyılda yaşamış olan İskenderiyeli Clément "her kadının kadın olma düşüncesinden bunalmış olması gerektiğini" düşünüyordu. Ortaçağ'da denemeler yazmış nadir kadınlardan biri, Christine de Pizan (14.yüzyıl) şöyle der: "Çılgınlık anlarımda, Tanrı'nın beni kadın bedeninde yaratmış olmasından ötürü hüzünlenip duruyordum (...) sanki doğa ucubeler doğurmuş gibi."
Sosyoloji alanında doktora sahibi bir felsefe öğretmeni olan Claudine Sagaert işte bu "ucube" fikrinin peşinde, tarih boyunca ortaya konmuş yazılı ve görsel eserlerde kadının nasıl çirkin olarak ifade edildiğini anlatmaya çalışıyor. Üç ana başlık altında incelemiş kadın çirkinliğini. "Çirkinlik Günahı" adını taşıyan ilk bölümde önce iki cinsin nasıl ayrıldığını ifade edilişini ortaya koyuyor. Kadının tanımlanışından çirkinliğin fiziksel doğasına ilerliyor ve kadının fiziksel olarak parça parça - tarihin herhangi bir döneminde - çirkin olarak görülmüş yerlerini inceliyor. "Doğanın Bir Hatası" ismini taşıyan ikinci bölümde kadının çirkin olarak nitelenmesine sebep olan diğer etkenleri gösteriyor. Yani fiziksel bakışın dışında tarih boyunca - ve hala daha - "farklı" olanın da sırf farklı olmasından ötürü çirkin görüldüğünü açıklıyor, yine örnekleriyle. 
"Çünkü kadına isteyerek fiziksel ya da ahlaki bazı kusurların yüklenmesinin dışında, çirkinlik peşlerini hala bırakmamış olan boyunduruğu reddeden kadınların isyanına bağlı hale gelmiştir. Eğer kadınlık anlayışında genç, güzel ve baştan çıkarıcı, heteroseksüel, eş ve anne olan bir kadın tanımlanıyorsa, buna uymayanlar çirkinlikle itham edilirler. Çirkin olanlar annelik yapmayı reddedenler, cinsellikleri erkek merkezli olmayanlar, görünüşleri, tutumları ve meşguliyetleri kendi cinslerinden farklı olanlar, zihinsel yetilerini geliştirmeye çalışanlar ya da siyaset, edebiyat ve felsefeye bulaşmış olanlardır."
Claudine Sagaert'in kendisi bu hanım abla,
MayaKitap'ı web sitesinden aldım fotoğrafı.
Yalnız benim lisedeki felsefe öğretmenim hiç de
böyle görünmüyordu :p
"Güzellik Ödevi" ismini taşıyan son bölümde ise 20.yüzyıldan itibaren değişen kadın algısına bağlı olarak incelik çirkinliği. Artık fiziksel olarak başka bir boyuta taşındığını gösteriyor olayın. Nasıl kozmetiklerin, reklamların, başka bir dolu dayatmanın algılarımıza yerleştirildiğine dair bir açıklamaya girişiyor. 
"(...), önceki zamanlarda, çirkinlik yüzdeki bir kusura, bir hastalığın kalıntısı olan derideki lekelere ve bir uyumsuzluğa ilişkin olabilse de, bugün çirkinlik daha zorlayıcı bir hal almıştır. (...) Yüze yapılan bakımlar botoks aşamasından önce gerekli asgari koşuldur. Makyaja gelince, eğer ayaküstü yapılmıyorsa, bu onun 'teni yüceltmeyi' başarmasındandır. (...) Bununla birlikte, çirkinlik göstergeleri inatçı olduğunda, cerrahiye başvurulur."
En sonunda da Ek bir bölüm koymuş Sagaert, "Masallarda Çirkin Kadın" isminde. Bu ekte de adı üstünde, masallardaki çirkin kadın imgesini ortaya seriyor. Tüm kitap boyunca daha çok yazılı eserlerdeki çirkin ve kadın ifadelerini önümüze seriyor yazar. Yani misal 19.yy.da biri bir gazetede bir cümle yazmış ya da 16.yy.dan bir düşünürün falan dediği bir şey belgelere geçmiş kadınlarla ilgili, onu gösteriyor bize. Bol bol da 19.-20.yy. romanlarındaki ifadeler yer alıyor. Habire bu şekilde cümlelerin etrafında dönüyoruz. Şu kitapta bu şöyle demişti diyor Sagaert, sonra o cümle üstüne böyle görülüyordu kadın, şöyle diyorlardı falan diye yazmaya başlıyor. Çoğu zaman herhangi bir eleştiri ya da fikir belirtmiyor. İlk bölümden son bölüme genel hatlarıyla bir kronolojiyi takip etmiş denebilir belki ama bunu direkt belirterek yapmıyor. Açıkçası kitabı görünce heveslendiğim ve beklediğim şeyi bulamadım ben. Kadın çirkinliğinin tarihi denirken ne bekliyordun acaba diyebilirsiniz tabi. Doğru, ben de bir an bilemedim ne beklediğimi. Yani sanırım tüm sorularıma bir cevap bekliyordum. Neden böyleyim, neden çirkinim, neden güzel olamıyorum gibi sorularıma cevap arıyor olabilirim. Daha doğrusu bu durumun tarihini, çıkış noktasını falan öğrenirsem bir çözümünü de bulabilirmişim gibi düşündüm. Yani hani kaybedilen bir savaşın tarihini, inciğini cinciğini okursunuz da hımm demek ki o zaman bir dahaki savaşta şu şu şu hataları yapmıyoruz, demek ki bunlara karşı böyle yaparsak kazanabiliriz dersiniz ya (demiyor musunuz ya?!), herhalde onu umdum. Çıkış noktasının izini sürebilirsem belki bir cevaba varabilirim dedim. Ama Claudine Sagaert'in amacı bu değilmiş maalesef, çok farklı bir kafayla yazmış o kitabını. Çünkü sanırım felsefeyle sosyolojiyle uğraşınca insan bu kafaya geliyor (sosyologlara ya da felsefecilere kötü bir şey demiyorum yahu, ben de sosyoloji dersi felsefe dersi aldım). Bu pek de benim tercih ettiğim bir bakış açısı, konuyu ele alış biçimi değil açıkçası. Sanırım ben daha ucu başı belli, kronolojiye tam oturan, bu bu bu diye böyle her şeyi insanın önüne seren anlatımları yeğliyorum.
Bu yüzden size bırakıyorum kararı. Ve ben, bunca yıldır kadın olarak bu saçma dünyada yaşama derdi altında ezilmeye devam eden bir insan olarak John Milton'ın satırlarına katılarak (anladınız siz onu) bitiriyorum bu yazıyı:
Ey, arşın en tepesinde kötü ruhları var eden bilge ve yaratan Tanrı, neden doğanın bu kusurlu güzelini, yeryüzünde bu yeni şeyi var ettin? Melekler alemini kadınlar olmaksızın donattığın gibi insanlar alemini de neden kadınsız donatmadın? Neden insan soyunu sürdürmek için başka bir yol bulmadın?

[Ben kitabı hangi kitapçıdan aldığımı hatırlamıyorum - normalde ilk sayfasına aldığım tarihi ve yeri yazıyorum her kitabın ama bunda sadece tarihi yazmışım bilemedim, ama bendeki kitap Maya Yayınları tarafından yapılan aralık 2017 tarihli 2.baskısı, Serdar Kenç'in çevirisiyle. Arka kapağında 28 tl yazıyor, başka bir fiyat etiketi üstüne yapıştırmamışlar herhalde bu fiyattan almışımdır. d&r'nin web sitesinde 14,90 tl görünüyor, şu an bakınca çok sinirim bozuldu.]

Kitap hakkında başka bir yazı da şurada var mesela ilginizi çekerse.
Goodreads'te kitap-->Kadın Çirkinliğinin Tarihi

1 yorum:

  1. İlgi çekici bir çalışma olmuş... Güzelliğe bu kadar övgü devam ederken; çirkinliğe bakış açısını sevdim.

    YanıtlaSil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...