29 Eylül 2015 Salı

kendi yalanınla kendini hapsetmek

Aaaaaaaaaaa.............çığlık atmak istiyorum! Böyle avaz avaz bağırıp, deli gibi koşmak istiyorum sokaklarda! İçim öyle bir sıkkın öyle bir hapsolmuş durumda ki...Böyle kocaman bir bombayı koymuşlar mideme, ha patladı ha patlayacak gibi hissediyorum. Ya ben niye hep bunu yapıyorum kendime? Şu hayatta ne derdim olduysa hepsini ben kendim yaratmışım, bugün bir kez daha suratıma çarptı bu gerçek. Resmen kendime dertler yaratıyorum ya! Bir insan hep mi yanlış adımları atar? Hep mi saçmalar? Herşey tam da şahane olacak, oh mis olacak diyeceğim bir zamanda niye böylesine dertler açmış olurum ki başıma?
Neyin derdinde miyim şimdi? Yüksek lisans mülakatımda bir önceki başarısız denememi söylememiştim. Çok içim parçalanarak hatırladığım bir deneyim olduğu için o diğer okulda yaşadıklarım, olmamış kabul etmek istedim kendimce. Ben yok sayarsam belki tüm dünya üstünden de silinir diye düşündüm. Hem bu mülakatta çok da olumlu görünmüyorlardı, almayacaklar nasıl olsa diye daha da fazla konuşmamıştım. Ama gelin görün ki şansıma aldılar. Ve o diğer okulda başlayıp yarım bıraktığımı bilmiyorlar. Yüzlerine bakarken resmen eziliyorum. Vicdanım o kadar huzursuz ki. Nefes alamıyorum. Ya bir yerden çıkarsa ortaya, ya suratıma vururlarsa sen bize yalan söyledin diye? O diğer okuldan tanıdığım, pek de sevdiğim bir arkadaşımın bir arkadaşıyla karşılaştım bu bölümde şimdi. Arkadaşımın ismini söyledi, arkadaşım benim dedi. Ben gık diyemedim, sesimi çıkaramadım. Ve kendimi o kadar kötü hissettim ki. Onu tanıdığımı söylersem yalanım ortaya çıkacak diye. Yalan söylemedim ki, sadece söylemedim. Çünkü hatırlamak istemedim, çünkü hayatımın o kısmı silinsin istedim. Ama olmuyor, her şeyi elime yüzüme bulaştırıyorum. Oysa bu okuldaki hocalar o kadar iyi ki. O kadar bilgi dolu, o kadar canayakın, bir şeyler öğretmeye, bir şeyler üretmeye o kadar hevesli ki. Yıllaaar yıllar önce keşke buraya başvursaymışım diye hayıflanıp durdum bugün. Ne o berbat ötesi tecrübeleri yaşardım böylece, ne de bugün böyle sıkıntılı bir duruma düşmezdim. Her şey en başından şahane olurdu. Ama dedim ya, ben hep en yanlış şıkkı bulup seçiyorum. Ben hep en salakça olan şeyi yapıyorum. Bu içimdeki bu sıkıntı olmasa var ya, o kadar güzel ki bu derslere girmek, bu hocaları dinlemek..Hayat o kadar güzel olurdu ki...
Ama ben hep böyle kendi kendimi bataklığa sokup sokup duruyorum. Kalkıp oturduğum yerden, soluksuz kalana kadar koşup uzaklaşmak istiyorum. Her şeyi bırakayım geride, köyüme gideyim, kafamı ormana gömeyim bir daha da kaldırmayayım istiyorum.
Yeter artık. Yeter.

2 yorum:

  1. Ohooo gerçekten kendini gömmüşsün acılara... Yapma bu kadar yahu.. Ne olacak ki? İnsanlar neleri neleri yarıda bırakıyor ve yeniden nelere başlıyor.. Bu çok doğal hepimiz insanız. Ve bunu önceden paylaşsaydın da eminim olgunlukla karşılarlardı ve şimdi de ortaya çıksa hiçbir şey olmaz. Hatırlamak istemediğim bir deneyimdi diye açıklamanı yapar geçersin. Senin doğal gibi algılayıp yansıttığın bir şey onlar tarafından da öyle algılanacaktır. Ayrıca birkaç post önce sana annemin bir sözünü yazmıştım bununla rahatla; "Ucunda ölüm yok ya" Sevgiler, Seval :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla sağol Seval böyle birkaç cümle bile insanın yüreğini ferahlatıyor :) dün akşam bu yazıda bahsettiğim o diğer okuldan tanıdığım arkadaşımla biraz muhabbet ettikten sonra da az biraz daha iyi hissettim. şimdi yazdıklarımı bir daha okuyunca sakin kafayla hafif abartmış olabilirim gibi gelmedi değil :p hala huzursuzum ama dediğin gibi düşüneceğim, bana göre doğal bir durum ve öyle yansıtacağım.

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...