14 Temmuz 2015 Salı

anxitudo

Yarın yüksek lisans için mülakata gireceğim. Bu dönem için belirlediğim 4 okuldan ilkininki. Ve sanırım en zoru. Korkudan, endişeden gebermek üzereyim. Çünkü daha kapıdan girerken bile kovma ihtimalleri yüksek (hayır uydurmuyorum, 4 yıl öncesinden ilk elden öğrendiğim tecrübelerimden biliyorum). Kapıdan girebildim diyelim, bu sefer de içeride ağzıma etmeleri çok daha yüksek bir ihtimal. Kabul edilememekten çok dalga geçilmesinden, hor görülmekten, aşağılanmaktan korkuyorum. En kötüsünü yaşadın sonuçta bu birşey değil dedi Nihan geçen gün. Doğru, en kötüsünü, bir sabah çıkıp da o 3 buçuk yıl boyunca işyerim olan yere gitme duygusunu yaşadım. Hatta 4 yıl önce başka bir yüksek lisans mülakatına da girdim. Orada da alay etmişlerdi, farkındaydım. Ama aldılar. Sırf başvuran başka kimse olmadığı için, onun da farkındayım. Şimdiki durum böyle değil, korkum ondan. Şimdi gittiğimde onlarca kişi olacak bekleyen. Hem de direkt o bölümden mezun olanlar olacak. Bana ne işin var burada niye geldin git diyecekler. Zaten olmayan özgüvenimi bir kere daha yere çarpıp, elime geri verecekler. Tüm korkum o. Ve ölmek üzereyim bu korkudan. Yarına kadar birşey olsa da gitmesem diye bekliyorum. Bilerek gitmemeyi seçersem ömrüm boyunca pişman olacağım, öyle değil. Böyle benim dışımda birşey olsun da ah vah tüh bak gördün mü tam gidecektim ama nasip kısmet değilmiş diyeyim. Yoksa çıldırmak üzereyim. Yarın otobüse binip de o binaya bayılmadan nasıl gireceğim bilmiyorum. Hayır bu olmazsa Ankara'daki diğer başvuracağım okula başvuramayacağım sanırım, evrakları elden teslim etmemi istiyor okul ve o tarihlerde annemlerin yanında olmam gerek. Geriye kalıyor İzmir'deki iki okul. Onlardan da bir tanesi çok çetrefilli işlemler istiyor, diğeri daha sıcak gibi geliyor ama onların da olması durumunda şehir değiştirme baş ağrısı var. Bu düğümlerin hepsi eylülde çözüme kavuşacak. O zaman kadar böyle panik atak halinde dolaşacağım gibi görünüyor. En kötüsü, hiçbiri olmamışsa eylülde, kasım-aralıkta son bir okul daha var, en korktuğum. Onu da denedikten sonra bu yüksek lisans olayına son noktayı koyacağım mecburen. Ocak geldiğinde hiçbir okuldan kabul alamamışsam, bilin ki kaderine boyun eğmiş, bu ülkede memur olarak hayatına devam edecek olan bir koyun daha ağıla salınmış olacak. Ha yüksek lisans yapsam da sonunda yine memur olmayı denemek zorunda kalmayacak mıyım, belki o 2 yılın sonunda her şey değişir, bilemem ki.
Bildiğim şey, şu an iliklerime kadar tırsıyor olduğum. Yarın hiç olmasa mesela. Ben de Groundhog Day istiyorum, çok mu?

4 yorum:

  1. Şimdiden başarılar dilerim, geçen sene aynı stresi ben de yaşadım çok şükür şimdi tez dönemindeyim.. Ben yüksek lisansımı dokuz eylülde yaptım, tercih etmeyi planladığın okullardan biriyse belki yardımcı olabilirim. Heycanlanmamanı ve rahat olmanı tavsiye edebilirim.. Herşey gönlünce olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim, evet okullardan biri de orası hatta olsa ne güzel olur dediğim bir yer. bakalım elimden geldiğince heyecanlanmamaya çalışacağım ama :p kolay gelsin sana da :)

      Sil
  2. Merhaba,
    Geç okudum her şey olup bitmiştir şimdiye kadar. Sonucu merak ettim, umarım olumlu geçmiştir. Olumlu geçmese bile hayırlısı olmuştur bundan eminim. Ben de tez aşamasındayım hem de uzun zamandır :) Her şey geçti bitti tez bitmiyor vakit ayırıp da yazamıyorum ama demek istediğim başka bir şey var. Ben de aşırı stresli biriyimdir, gerçekten en basit sınavda, mülakatta gerekli gereksiz her şeyde mideme ağrılar girer uykularım kaçar. Annemin bana öğrettiği bir felsefe var, kendine şunu söyle her an; "ucunda ölüm mü var?" Yok! Almazlarsa nolcak ki? Dalga geçseler nolcak? Bir daha o insanları görmiceksin ve orası tek okul mu sanki?" Basit gibi görünebilir ama cidden "olmasa ne olcak ki", "tüm yukarda saydığın ve seni korkutan şeyler başına gelse nolcak ki? ölüm mü var?" hem de ayrıca şehir değiştirme kısmına gelsen.. o da uzaktan kaos gibi, kilit gibi görülebilir ama uzaktan bakıp dağ gibi olan şeyler yanına gelince minicik kalıyor. o gün gelse, onun da kuvvetini bulursun kendinde. emin ol rahat insanlar, bizler gibi stresli insanlara göre çok daha iyi ilerliyor. uzun yazdım biliyorum ama o kadar kendimi gördüm ki yazıda, anlatmak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla çok sevindim uzun yazmana, gerçi o kadar uzun bile değil ama böyle insan oturup da okuyunca bile mutlu oluyor, böyle dışarıdan bir umutla doluyor teşekkür ederim :) evet o mülakatı atlattım (korktuğum kadar da ürkütücü geçmedi hatta baya sempatik yaklaştılar bana ama sonuç olumlu olmayacak bunu da tatlı bir şekilde anladım sanırım) bahsetmeyi düşündüm ama hemen ardından atlayıp şehir dışına hem de telefonun bile az buçuk çektiği bir yere gidince yazamadım. ama bu birkaç tane başvuru falan daha var planlarıma göre, onların da sonuçlarına göre oturup yazacağım sanırım. bu ucunda ölüm mü var felsefesi beni buralara getiren işte :p bu felsefe bana problem çıkardı bir noktadan sonra. yani bir yaşa kadar mükemmeliyetçilikten ölmek üzereydim, ama bir noktada ben de kendi kendime bunu demeye başladım yahu olmazsa ölür müyüm canımdan daha mı kıymetli falan diye. ve bunları dememle birlikte bende oluştu mu bir tembellik, bir kendini salma, bir böyle boşvermişlik. sonunda bir baktım ben senelerdir her bir şeye üstünkörü yaklaşıyorum, yarım bırakıp gidiveriyorum, başım sıkıştı mı kaçıyorum, stres oldum mu tamamen şalterleri kapatıp bana eyvallah diyorum. yani aslında kendimi sıkıştırmam lazım gibi geliyor ama tabi bu sefer de bunun ölçüsü ne onu tutturamıyorum galiba. umarım sen de rahat rahat bitirirsin tezini, bir gün eline bir alırsın bir bakmışsın bitmiş :D

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...