10 Haziran 2015 Çarşamba

alın başınıza çalın bu milleti kültürü

Şu an o kadar sinirliyim ki. Güneşin ara ara da olsa bulutların arasından çıkıp görünmesini fırsat bilip sabah yürüyüşüme çıkmıştım, oradan geliyorum. Yürüyüş parkuru evin yakınında, bir tarafı ana yol, diğer tarafında demiryolu var. İçinde ağaçlar, çiçekler, her yer çimen. İlk girişin yakınlarında anneler ve çocukları toplaşmış, çimenlere yayılmış, piknik gibi kahvaltı yapıyordu ben gittiğim zaman. Bankın birinde bir genç kız, elinde notları ders çalışıyor, parkurda birkaç amca sporunu yapıyor, sonlara doğru bir düzlükte de bir genç geride kronometre tutan bir adamla birlikte koşma denemesi yapıyordu. Böyle güzel huzurlu bir ortamdı, genelde de böyledir. Okul çıkış saatlerinden sonra, akşamüstüne doğru ağaçların sıklaştığı kısımlarda genç grupları belirmeye başlar bir de çoğu kez. Ama bugün gördüğüm şey beni şu an bu duruma sokan. Ortalara doğru yan ceplerden birine girip yürümeye devam ederken az ilerideki bankta oturan bir adamı fark ettim. Ona adam demem ne kadar doğru bilmiyorum ama isimlendirme mecburen böyle olsun. Bir elindeki telefonu kulağına tutmuş konuşuyordu. Diğer eli de önündeydi. Benim uzaktan seçebildiğim görüntü buydu en azından, çünkü gözlerimde 2,5 miyop ve az biraz da astigmat var, lenslerimi takıyor olsam da lenslerimde astigmat için bir düzenleme yok ve doğru düzgün görmüyorum. Bir miktar daha yaklaştığımda önündeki elinde o malum organını tuttuğunu gördüm, bildiğiniz çıkarmış ortaya bir şeyler yapıyor. Bir yandan da telefonla konuşmaya devam ediyor. Şoka girdim, ne yapacağımı bilemedim. O da beni fark etti mi bilmiyorum ama önünden yıldırım hızıyla koşarak geçtim. Nasıl koştum parkurun sonuna doğru bilmiyorum. İleride spor yapan bir amcayı görünce ancak rahatlayıp yavaşladım ama gene de ana yola çıkan kestirme yamaca kendimi sardırdım ve son sürat ana yola çıktım. Ve bu ülkenin gerçeğiyle bir kere daha yüzleşmiş oldum. O yerlere göklere sığdıramadığınız, o herkese yok çok misafirperver yok efendime söyleyeyim insan canlısı, samimi dediğiniz, yeri geldi mi bir türk dünyaya bedel diye naralar attığınız o millet, o kültür bu işte. Bir tarafta masumca çimenlerde çoluk çocuk piknik yapan kadınlar varken, bir tarafta güpegündüz uluorta bir şekilde mastürbasyon yapan erkeklerin olduğu coğrafya burası. Birlikte mutlu mesut yaşayın böyle.
Ama kesin suç bendedir tabi. Yürüyüş de neymiş, spor da neymiş. Evimde dizimi büküp, el işi yapaymışım bunların hiçbirini görmezmişim. Tabi tabi, suç bende. Kendimi Central Parkta mı Hyde Parkta mı sandıysam artık.

2 yorum:

  1. Yuh ya. Cidden yuh. Söyleyecek söz bulamadım başka. Kaçıp sığınalım uzak ülkelere diyorum, şaka sanıyorsunuz. İnsanların bastırılan dürtüleri sokakta olup olmadık yerde patlıyorsa demek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şaka sanmıyoruz valla, gidelim harbiden gidelim. hatta yaptığım tüm planların ucu bucağı gitmek üzerine bu ülkeden.

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...