4 Mart 2012 Pazar

Bridesmaids (2011)

30'larındaki Annie'nin hayatı tam olarak onun istediği-beklediği şekilde gitmemektedir. Bir süre önce, çok güzel pastalar yapıp sattığı dükkanı ekonomik kriz yüzünden battığından, kapanmıştır. Annesinin bir tanıdığının kuyumcu dükkanında satış görevlisi olarak zar zor iş bulmuştur. İngiltere'den gelmiş tuhaf ötesi iki kardeş olan Brynn ve Gil ile birlikte ufak bir dairede yaşamaktadır. Babası, annesini başka bir kadın için terk ettiğinden beri yalnız olan annesi devamlı onun umutsuzluğunu hatırlatmaktadır. Düzenli bir ilişki de tutturamamıştır Annie, kendisine pislik gibi davranan, sadece seks için arayıp, ertesi sabah yataktan kovan dayaklık bir züppe olan Ted ile zamanını ziyan etmektedir.
Tam da bu sırada en iyi arkadaşı, çocukluklarından beri dip dibe oldukları Lillian'dan şok edici bir haber alır : Lillian evlenecektir ve baş nedimesi olarak Annie'yi istemektedir. Bir yandan arkadaşı için mutlu olan Annie, kendi umutsuz, içler acısı halini aklına getirmemeye çalışır ve düğünü planlamak üzere diğer nedimelerle tanışır. Lillian'ın iş arkadaşı Becca, kuzen Rita, müstakbel damadın kız kardeşi Megan ve damadın patronunun eşi Helen. Birbirinden alabildiğine farklı bu 5 kadının Lillian'a bekarlığa veda partisi, hediye partisi hazırlamaları ve gelinlik ile nedime giysilerinin seçilmesi sırasında yaşadıklarını, zavallı Annie'nin talihsiz serüvenleri eşliğinde anlatmaya başlar Bridesmaids böylece.
Ve deliler gibi gülersiniz. Kahkaha atmaktan karnınıza ağrılar girer, yataktan düşersiniz. Filmi duraklatıp, derin nefesler alma molası vermek zorunda kalırsınız. İnanın uzun süredir bu kadar gülmemiştim. Kadınların kafa kafaya verip, kadınlarla ilgili ve yine onların can verdiği karakterleri buluşturan bir komedi yaratmış olması ayrıca süper bir şeydi. İşlerin hiç de dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını açık seçik gösteriyordu. Deli gibi güldürmesi saçmalaması anlamına da gelmiyor tabi. Her açıdan dozunda her şey. Güldürüyor da, hüzünlendiriyor da, bir bakmışsınız kendi halinizi düşünüyor, karakterlerle iletişim kurabiliyorsunuz. Hayatla ilgili mesajlar da alıyorsunuz fazla derine inmeden, kendini ciddiye almadan.

Başroldeki Kristen Wiig ve Annie Mumolo senaryoyu birlikte kaleme almış, ama uzun uğraşlarına rağmen uygun bir kadın yönetmen bulamayınca Paul Feig yönetmiş filmi. Özellikle Kristen Wiig'in ve Melissa McCarthy'nin performansları inanılmaz, zaten ödül sezonunda baya meşguldü bu sebeple. Gerçi tüm ekip şahane hale geliyor bir yerden sonra. Tam 2 saatin nasıl geçtiğini anlamadığınız, hatta 2 saat olduğuna inanmadığınız bir film çıkıyor ortaya.
Bence kesinlikle oturun ve arkadaşlarınızla birlikte gülerek, kahkahalar atarak, atıştırarak abur cuburları, izleyin. Çünkü sonunda, buna acayip ihtiyacınız olduğunu göreceksiniz. Arada böylesi şeylere hakikaten ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...