14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yaylalar Hasretine Bir Kaşık Bal

Savaş Özbey'in bugünkü Hürriyet Cumartesi ekindeki İskoçya ile ilgili yazısından birkaç birşey:

scotland XIII by ~max702 on deviantART


Bir başkadır benim memleketim
Anadolu’ya yeşil / cennet diyorsak İskoçya’ya ne demek lazım, bilmiyorum... Bütün bir memleketin Doğu Karadeniz gibi olduğunu düşünün. Highlands denilen derin İskoçya’ya doğru bir shuttle’ın içinde yolculuk ediyoruz: Git git ne çayır bitiyor, ne ağaç; ne manzara. Derenin, ırmağın, gölün haddi hesabı yok. Her yan kartpostal. Sonra tertemiz, korunmuş! Su, musluktan içiliyor. Ama ne su! Spey nehrinden senenin 12 ayı sekiz kiloluk somonlar çıkıyor. Sebze meyve bol, her yan koyun, et ucuz! Evler bakımlı, yerleşim düzenli... 
TAKSİ ŞOFÖRÜNÜN HAYALİ
Kişi başı yılda 50 bin dolar kazanıyorlar. Nüfusları beş milyon kadar ama Britanya’nın üçte biri onların topraklarından oluşuyor. Tarihleri, İngilizlerle mücadele tarihi. William Wallace (daha bilinen adıyla Mel Gibson / Braveheart) öncülüğünde İngilizleri yenip bağımsızlık ilan ediyorlar ama sonrası tipik üzerinden güneş batmayan imparatorluk hikayesi. Şimdi kendi bayrakları, parlamentoları ve resmi dilleri var ama 1960’lardan itibaren alevlenen bağımsızlık tartışması hala bir nihayete kavuşmuş değil. Taksi şoförü Wallace’a göre kabahat yine İskoçlarda: “Demokrasi var, oy hakları var ama bağımsızlıktan yana oy kullanmıyorlar!” Wallace’ın istediği oldu. İskoçlar ayrılıkçı SDN’yi tek başına iktidar yaptı. 
KİLTİN ALTINA ÇAMAŞIR GİYİYORLAR MI
Soru bendenize değil, Habertürk Gazetesi’nden Nilay Örnek’e ait. Böyle bir efsane varmış ama kıvranıyoruz kıvranıyoruz, konuyu kitle falan getiriyoruz, bir ton şey öğrendik kiltler hakkında fakat kimseye de soramıyoruz, “Bunun altına don giymiyormuşsunuz, doğru mu” diye... Keklenmediysek eğer, gerçekten de öyleymiş. Dikkat ettim, bizim gibi langur lungur da eğilip kalkmıyorlar. Frikik vermemek için oldukları yerde dizlerini kırarak hanım hanımcık eğiliyorlar. Askerde talimleri bile kiltle yapıyorlarmış. En zor yanı sürünmek. Dizleriniz nasır tutuyormuş: “Her-şey-İskoçya-için!”
KANLI SOSİS VE HAGGİS
İskoçya’da asla aç kalmazsınız. Lezzetli peynirleri, taze somonları, güzel etleri ve şarküterileri var. Tek yapmanız gereken Haggis’ten uzak durmak. Hemen her kasabada / restoranda / evde bu geleneksel yemekten var. Midenizi bulandırmamak için kabaca geçiyorum: Kremayla tatlandırılmış bir işkembe yemeği... Durun dahası var: Hala kusamadıysanız size İskoçların kanlı sosislerinden tavsiye ederim. Bildiğiniz hayvan kanını baharatla karıştırıp, bağırsaklara dolduruyorlar! Bir de onu kahvaltıda yiyorlar.
ÖZGÜRLÜK VE VİSKİ BİRLİKTE YÜRÜR
İskoç milliyetçiliğinin sembollerinden olan şair Robert Burns “Özgürlük ve viski birlikte yürür” demiş. E daha ne desin? Bölgede bilinen ilk viski 15. yüzyılda yapılmış. O gün bugündür de viskinin anavatanı olarak anılıyor İskoçya. Ve bu konuda oldukça hassaslar: Eğer bir İskoç barında tutup Jameson viski isterseniz hiddetle “Ama o İskoç değil ki, İrlanda markası” cevabını alıyorsunuz garsondan/barmenden...
JB, Chivas,Jack Daniel’s gibi Türkiye’de çok bilinen markaların İskoçya’da esamesi okunmuyor. Memleketin en meşhur viskisi Famous Grouse. Adını yine ülkenin en meşhur kuşu, keklikten alıyor. Damıtımevi adeta bir müze gibi işliyor. Avrupa’nın her yanından viski severler, meraklılar ve öğrenciler gruplar halinde bu damıtımevini gezmeye geliyor. Rehberler eşliğinde fermantasyondan distilasyona, şişelemeye kadar bütün aşamaları gösterip, birer viski uzmanı olarak sizi mezun ediyorlar. 
Ama damıtımevleriyle ilgili en güzel ayrıntıyı Famous Grouse’un değil Macallan’ın damıtımevinde öğrendim. Viski yapıldıktan sonra dinlenmesi için meşe fıçılara alınıyor. Bu fıçıların içinde beklerden küçük bir yüzdesi meşe tarafından emilip buharlaşıyor. Her fıçıda verilen bu kayba ‘meleklerin payı’ diyorlar.
ÜLKENİN SEMBOLÜ NESSIE
Loch Ness, İskoçya’nın Highlands bölgesinde yer alan İngiltere’nin en büyük tatlısu gölü. Yüzeyi 56.4 kilometrekare, en derin yeri 230 metre. 1500 yıldan beri bu gölde bir su canavarı yaşandığına inanılıyor. İnanılmasını bir kenara bırakın, İngiliz hükümeti canavar Nessie’yi 1975’te koruma altına bile aldı. Canavar gerçekten var olsun olmasın, ‘İngiltere’nin Lazları’ denen İskoçlar bundan para kazanmanın yolunu bulmuş. Bölgeye düzenlenen turlar önemli bir turizm kalemi.



scotland glencoe by ~max702 on deviantART

Tüm yazı için http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/17776264.asp?gid=66

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...